Paylaş
Hafta sonu bu kampanyaların doruğa ulaştığı saatlerde Yangın Ekoloğu ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu’nun Twitter’da yazdıklarını okudum.
Özetle şöyle diyordu Tavşanoğlu:
-Akdeniz ormanları birkaç milyon yıldır yanmakta olduğundan, buradaki bitkiler (Kızılçam dahil) yangına uyarlanacak şekilde evrimleşmiştir. Dolayısıyla, sanılanın aksine, Akdeniz’de bir orman yangınından sonra ormanın yok olması söz konusu değil.
- Yangından hemen birkaç ay sonra, ilk bakışta ölü sandığınız, kavrulmuş odundan başka bir şey görmediğiniz çalılar, toprağın altında yangını canlı atlatan dokular sayesinde sürgün verecek ve ortamda yeniden belirecek.
- Yangın sırasında toprağın üst tabakasında bulunan, daha önce uyku halinde bekleyen tohumlar artan sıcaklık ve duman sayesinde uyarılacak. Sonbahar ve kışın gerçekleşen yağışlarla birlikte çimlenecek. Bu bitkilerin fideleri yangından yaklaşık yedi-sekiz ay sonra alanda görülmeye başlanacak.
YANAN ALANLARI KENDİ HALİNE BIRAKIN
Kısacası Tavşanoğlu diyor ki, yanan alanları kendi haline bırakmamız gerekiyor.
Akdeniz ormanlarının kendine özgü bir döngüsü var.
Yanan araziye fidan dikmek bu nedenle doğru değil.
Hıncımızı neden onlardan alıyoruz
Yangın gündeminde en çok tartışılan ve yorum yapılan fotoğraf, bir restoranın iskele kısmında yemek yiyen insanların fotoğrafıydı. Uzaktan çekilmiş bu fotoğrafta insanların hemen arka manzarası alevler ve duman.
Fotoğrafı gören herkes yangınların söndürülemiyor oluşunun öfkesini bu insanlardan çıkardı, onları duyarsızlıkla suçladı.
Doğrusu bu “duyarmetre” halimizden ve birbirimize ayar verme halimizden fena halde sıkıldım.
Yangın bölgelerinde tatilde olanlar bizzat olayın içinde olduklarından eminim hepimizden daha çok etkilenmiştir.
İnsanın tadı tuzu kaçar böyle bir durumda.
Üstelik yapabilecekleri şeyler limitli. Hepimiz gibi çaresizler.
Tek yapabilecekleri, yine hepimiz gibi, Instagram’dan video atmak.
Peki bu insanlar yemeye içmeye devam etmesin mi?
Restoranlar da mı kapansın?
Neden hıncımızı onlardan alıyoruz ki?
Berna Laçin mi haklı Gülben Ergen mi
Berna Laçin Twitter’ına şöyle yazdı:
“Yalıkavak’ta Ebru Gündeş programında ‘Yakarım Roma’yı da yakarım’ diye bütün beldeyi inletiyor. Aynı dakikalarda Bodrum’un doğal kalmış tek koyu Mazı yangından tahliye ediliyor. Distopik film olsa bu kadar olmaz!”
Gülben Ergen ona yanıt verdi: “Berna bu nasıl bir yorum. O sahnede aylardır yaşama mücadelesi veren müzisyenler var. Sosyalleşmeyi, müziği, sanatı özlemiş insanlar var. Yasaklardan yeni çıkıldı. Repertuvardan şarkı cımbızlamak ve bu acıyla, ülke yanarken, hepimiz perişanken, provoke etmek sana hiç yakışmadı.”
Bana kalırsa Gülben Ergen konuyu yanlış anlamış görünüyor. Berna Laçin aslında şarkıdan yola çıkarak ironi yapmak istemiş.
Yoksa yazdıklarından Ebru Gündeş’in sahne almasına ya da onu dinlemeye gelenlere karşı olduğu anlamı çıkmıyor.
O an ben de duysam o şarkıyı Berna Laçin gibi bir tweet atabilirdim.
Bunun provokatörlükle hiç ilgisi yok. Gülben de başka bir noktadan bakmak istemiş.
Paylaş