Fetih’ciler, Mika’cılar ve Kız Kulesi’ndekiler

Ne geceydi ama... Cumartesi gecesinden bahsediyorum.

Haberin Devamı

Türkiye’de yaşayan her türlü insanı o gece sokakta birbirine fena halde karışmış halde gördüm. Normalde malum, bizde herkes kendi mahallesinde yaşar, böylece “diğerini” pek görmez, birbirine ilişmez.

O gece ise ilişmek zorunda olduğun bir geceydi işte.

Artık adını ne koyarsanız koyun: Mozaik mi, renk mi, bu ne yaman çelişki mi? Olay şöyle başladı...

Mika’nın konserini izlemek üzere Maçka Küçükçiftlik Parkı’na gitmeye çalışıyorum. “Çalışıyorum”, çünkü müthiş bir trafik var.

Ve havada bir ızgara kokusu. Izgara köfte! Buram buram.

Sanki tüm atmosferi kaplamış. Ama hayır, ınönü Stadyumu’nda maç filan yok. ıstanbul’un Fethi kutlamaları var. Daha doğrusu varMIş. Çarşaflı/türbanlı yüzlerce kadın ve uzun sakallı/takkeli yüzlerce amca kaldırımlarda oturmakta.

Çünkü onları evlerine götürecek otobüsler ortada yok.

Hemen yanıbaşlarında ise konser alanı var. Bangır bangır Mika’nın bilmem kaç oktavlık şahane sesi duyuluyor oradan.

Ve Mika’nın konseri bitiyor. Mika’cı genç kalabalık dağılıyor yavaş yavaş.

İki kalabalık iç içe geçiyor yani. Bir acayip buluşma!

Benim gidecek bir yerim daha var oysa: Kız Kulesi!

Bu iki kalabalığın arasından zar zor geçip Kabataş ıskelesi’ne ulaşıyorum.  Nasıl ulaşıyorum o kaosta, hani bir ben bir de ben bilirim.

ıskeleye vardığımda düşünüyorum, “Acaba hangi tekne Kız Kulesi’ne gidiyor?” diye. Ve anında çakıyorum; ilerideki şık şıkırdım kadınlar Kız Kulesi yolcusu olsa gerek. Yoksa bu saatte, Üsküdar motorlarını bekleyen kalabalığın yanında, kim böyle stilettoları ve minileriyle kikir kikir bekler durur?

Evet, doğru tespit. Kız Kulesi yolcusu bu kadınlar. E ben de öyle.

Yirmi dakikalık bekleyişten sonra tekne geliyor ve hoppp F1 partisinin yapıldığı Kız Kulesi’ndeyim.

Bu kez bambaşka bir kalabalığın arasında. Yarışlar için ıstanbul’a gelmiş yabancılar, bizim ünlüler, sosyetikler, finansçılar... Herkes bir arada. Yok yok.

Velhasıl; kafam çorba, içim kaosa bulanmış olarak geceyi saat dörtte bitiyorum.

Galiba bu tuhaflığı, bu eğlenceyi seviyorum.

Haberin Devamı

Mika ve Kız Kulesi nasıldı

Haberin Devamı

Meğer Mika, Freddie Mercury’nin vahşi olmayan, daha şeker, daha mutlu mesut, daha pop’a bulanmış haliymiş. Çünkü sesi, performansı tıpkı Mercury gibi. Gerçekten çok çok iyi. Canlı canlı dinleyince bunu daha iyi anlıyorsun.

Ve Mika öyle sempatik ki, laf olsun diye değil herkesin kalbini fethetti o akşam. Bir kere düzgün aksanlı Türkçe anonslarına bayıldım. Üstelik gayet uzun cümleler kurdu, “şimdi size bir arkadaşımın hikayesini anlatıcam” gibi...

Kız Kulesi’ndeki F1 partisine gelince... Selim Hamamcıoğlu yine iyi bir iş kotarmış, topladığı kalabalık arasında “boş” yoktu. Ama her zamanki gibi kimsenin dans etmedi. Herkes kesişmeyi ve sohbet etmeyi tercih etti.

Sadece bir ara Tarkan’ın şarkısı çalınca ortam hareketlendi. Evet, Tarkan da oradaydı. Ömer Karacan ve Alasdair Dundas’le sohbet etti, keyfi yerindeydi.

Özben Önal ise karnı burnunda partiye gelmişti. Kısacık kestirdiği saçlarıyla partinin Angelina Jolie’siydi (hamilelik ona yaramış. (Bu arada bebeği 6,5 aylıkmış).

Kız Kulesi kalabalığı gecenin sonunda Reina’da aldı soluğu...

Haberin Devamı

‘Kara Kedi’de son durum

Cumartesi günü Serdar Ortaç’ın “Kara Kedi” adlı son şarkısının, Rus grup Fabrika’nın “Mi Takie Raznie” şarkısına tıpatıp benzediğini yazmıştım.
Peki sonra ne oldu? İşte olanlar...

Twitter’da nabız yokladım. Herkesin ortak yorumu, “Zaten hep öyle yapmıyor mu?” şeklinde oldu. Yani bir alışma, kanıksama durumu var. Oysa sen alışırsan, ben alışırsam, nasıl çıkar...

Demet Akalın Twitter’da şöyle yorum yaptı: “Dinlediğim en kötü şarkı, Rusçası bile daha iyi”.

Peki Serdar Ortaç ne dedi? Aynı gün şöyle bir mail geldi Ortaç’tan:

“Kara Kedi şarkısının künyesinde ‘Söz- Müzik: Serdar Ortaç’ yazmaktadır.

Oysa şarkının sadece sözleri benimdir. Bestecisi ı. Matvienko’dur. Baskıyı yapan şirket bu bilgiyi Kara Kedi şarkısının sayfasının altına yazacağına ‘Sabrımdan’ adlı şarkının olduğu sayfaya yazmıştır.

Bunu geç fark ettik ve sonradan değiştirdik. Ancak ilk baskılar bu şekilde gitmiş oldu”.

Ortaç’ın açıklamasını okuduktan sonra Sabrımdan şarkısının olduğu bölüme baktım. O şarkının altında sadece ve sadece şu yazıyordu:

“06 Kara Kedi, I. Matvienko Production’s Center LLC/ Universal Müzik Taksim Edisyon”.

Yani yine “Müzik: ı. Matvienko” yazdığı filan yoktu.

Tekrar Ortaç’a sordum “ama bakın böyle böyle” diye.

“Haklısın” dedi, “Atlamışlar, umarım şarkının sahibi anlayışla karşılar. Bana yapılsa çok kızardım, ne dese haklı”.

İyi niyetli olup gerçekten vahim bir hata olduğunu varsayalım, ama böyle önemli bir hata nasıl gözden kaçar?

“Var mı” adlı şarkının albümün arka yüzünde “Varmı” şeklinde bitişik yazılmasına benzemez ki bu hata!

Haksız mıyım?

NOT: Ortaç’tan şarkının eser işletme belgesini ve Rus tarafla çift taraflı imzalanmış soft copy izin belgesini de istedim. Yani takip devam etmekte...

Yazarın Tüm Yazıları