Paylaş
Bir süre sonra kendini müziğin ritmine kaptırmış bir adam yanımıza doğru süzülüyor.
Arkadaşlarımdan biriyle dans etmek istiyor.
Arkadaşım nazik bir şekilde “Hayır” yanıtını verince adam da gülümseyip kibar bir şekilde uzaklaşıyor.
Haliyle, “Keşke İstanbul’da da şöyle net bir flört ortamı olsa” diyorum.
Buradaki kendiliğinden medeni flört ortamının nedeni, ortamın Birleşmiş Milletler gibi oluşu. Bu her milletten insan ise tek bir ortak amaç için şehirde:
Daha iyi para kazanmak ve daha iyi yaşamak.
Tıpkı ‘expat’ların yoğun olduğu Dubai ve Singapur’da olduğu gibi...
Doha’da da expat’lar çoğunluk ama kuralları onlar belirlemiyor tabii.
Hepsi oteller içinde açılan bar ve restoranlarda sosyalleşmeye mecbur.
Hem iyi mekanlar orada hem de içkiye bir tek oralarda izin veriliyor.
Ama bu durum önümüzdeki yıl yapılacak Dünya Kupası vesilesiyle esneyecek gibi.
Maçları büyük ekrandan izlemek isteyen taraftarlar için sahile kurulacak alanlarda içkiye izin verilecekmiş. Elbette 1 aylığına.
Şimdiden İngiliz taraftarların taşkın vaziyetleri gözümün önüne geliyor ve haliyle şehrin “koca bir sınava” hazırlandığını görüyorum.
NOT: Latince kökenli “expat”, çalıştıkları firma tarafından başka ülkelere gönderilen ya da genel olarak yurtdışındaki şirketlerde çalışmaya giden insanları tanımlayan bir kelime.
‘Expat’lar bir şehri dönüştürebilir mi?
Doha gibi expat yoğunluğuyla öne çıkan şehirler için aklıma takılan bir soru daha var:
“Expat’lar bir şehri dönüştürebilir mi?”
Bu sorunun yanıtı, 1998 yapımı meşhur ve ironik “Pleasantville” filmindeki gibi siyah beyaz kasabanın renkli bir hale dönüşmesi kadar net değil.
Yanıt hem evet hem hayır olabilir.
Evet, çünkü expat’lar kendi yaşam tarzlarıyla beraber bu şehirlere geliyor.
Birbirleriyle etkileşimleri çok yoğun.
Hepsinin WhatsApp grupları ve sosyalleşmek için yaptıkları bin tane özel gün mevcut.
Mesela Dubai’de olduğu gibi Doha’da da cuma günü yapılan uzun ‘brunch’lar çok popüler.
Tüm yabancılar buralara akıyor.
Dolayısıyla sosyal yaşama etkileri had safhada. Her şeyi ‘expat’lar şekillendiriyor diyebiliriz.
İşin “hayır” kısmı ise şu:
Kurallara uymazlarsa sınır dışı edilme endişeleri var. Karar verici durumları pek yok.
Yine de herkes halinden memnun görünüyor.
Bir başka gece tanıştığım bir Türk kadınının, “Türkiye’de rahatça giyemediğim mini eteği burada giyiyorum. Çünkü burada taciz asla olmaz. Çok güvenlidir” demesi gibi...
Zorla yeşillik olur mu?
Oluyormuş.
Bir botanik meraklısı olarak Doha’da en çok şaşırdığım şeylerden biri oldu Katara Green Hills adlı park. 361 bin metrekarelik parkın içine girdiğinizde çöl iklimindeki bir Londra parkına ışınlanmış gibi oluyorsunuz.
Çünkü her yer yemyeşil ve dünyanın dört bir tarafından getirtilmiş 3 bin 300 adet ağaç var.
Bu kadar sıcak iklimde yeşil nasıl bu kadar yeşil kalabilir ki sorusunun yanıtı ise belli:
Çılgın bir sulama hali. Gerek var mı yok mu tartışılır ama şurası net:
Buraya gelecek olan turist parka değil, elbette çöle gitmeyi tercih eder.
Çöl buranın doğalı olduğu için...
Paylaş