Paylaş
Dünya Kupası final maçından sonra kendini sahaya attı, Messi ve tüm takımı darlamak suretiyle bir sürü fotoğraf, video çektirdi.
Sonra da bunları peş peşe Instagram sayfasına koydu.
Evet, paylaşımların altına nefret dolu yorumlar da yazıldı.
Evet, sahaya hangi izinle, nasıl indiği tartışma konusu oldu.
Evet, Dünya Kupası’na şaplak atıp tuz dökme hareketi yapması dalga konusu oldu.
Evet, ben dahil çoğu insan o darlama anları sırasında yerin dibine girdi.
Ama işte sonuç değişmiyor.
Videolar 40 milyonla 60 milyon arası izlenmeye ulaştı.
Bu bir ‘influencer’ rüyası ama aynı zamanda ‘etkileşim’ sevdasının getirdiği bir kâbus.
Etkileşim malum, günümüz dünyasının yeni anahtar kelimesi.
Dijital dünyada her şeye ve tüm influencer’lara “Ne kadar etkileşim alıyor?” diye bakılıyor.
Hâl böyle olunca, bir noktadan sonra etkileşim almak uğruna her türlü eylemi yapmak normalleşiyor.
Geçmişten unutamadığım bir örnek:
Bir yurtdışı seyahatinde tanıştığım yabancı bir influencer her gün aynı saatte bir otelin terasına gidip aynı pozu veriyordu.
“Niye her gün oraya gidip aynı pozu veriyorsun, çok sıkıcı orası” diye sorduğumda bana bir dizi fotoğraf göstermişti:
Aynı noktada başka influencer’ların çektiği onlarca poz, hepsi de çok iyi ‘like’ almış.
“Doğru ışığı ve açıyı yakalamaya çalışıyorum, o zaman onlardan daha çok like alabilirim” demişti ve hayli stresliydi.
Sonunda sanırım istediği açı ve ışığı bulmuş, etkileşimi yüksek bir kare yakaladığı için mutlu olmuştu.
Etkileşim stresi gerçekten berbat bir durum.
Nusret gibi yüksek takipçili olan da, ondan daha az takipçili olan da bu performansı sürekli göstermek zorunda hissediyor kendini.
İşte bu hırs da o an insana her şeyi yaptırabilir.
Yıllar sonra Avatar ve hayal kırıklıkları
İlk “Avatar” filmi gösterime girdiğinde yıl 2009’muş.
Büyük hayranlıkla izlediğimi anımsıyorum.
Yıl 2022 ve önceki gece ikinci “Avatar” filmi için tekrar sinemadaydım.
13 yıl sonra aradaki farkı söylüyorum:
∆ Sürekli bir kumanda ve ‘pause’ tuşu arayıp durdum.
Bu bir yan etki. Dijitalde film, video, dizi izlemenin yan etkisi. Evde oturup kendi kafama göre izleme yöntemlerim sinema salonunda geçerli olmayınca haliyle sıkıldım.
Bir sağa döndüm bir sola. Sonunda filmi tamamlayamadan çıktım.
∆ Maalesef “Avatar”ın dünyası 2009’da çok yeniydi.
Şimdi yeni değil. Dolayısıyla perdedeki her şey çok nostaljik geldi.
∆ Filmin süresi 3 saat 10 dakika.
Buna bir de filmin başındaki 15 dakikalık reklam kuşağını ve arayı katın.
Toplam 3.5 saat oluyor. O kadar saat koltuğa mıhlanıp kalmak meğer artık çok zormuş.
∆ Ara verildiğinde gösterilen reklamlar öyle kafa şişirici bir ses yüksekliğine sahip ki, mahvoluyorsun, bir an önce eve gitmek istiyorsun.
∆ Sinemalar dijital dünyanın yan etkileriyle boğuşmak için yeni bir değişim dönemine girecek gibi, hissiyatım bu yönde.
Paylaş