Paylaş
Biri diğerine “tefecilere borcu vardı” diyor, sonra karşı taraf daha ağır çakıyor: “Kocalık görevini yerine getirmiyordu.”
Çakıralp’in avukatının son açıklaması ise beni benden aldı. “Nasıl yani?” dediğim o açıklamanın bir kuplesi şöyle:
“Dr. Murat Öncel’in ilk tanıştıkları zaman profesör olduğunu söylemesi, çok kibar ve zarif davranması, müvekkilime güvenli bir resim sunmuştur. Fakat kısa bir süre sonra müvekkilim, beyefendinin genel kültürünün olmadığını anlayarak kendisinden şüphe etmeye başlamıştır. Müvekkilimle yaptığım konuşmalarda kendisinin hayatın içinden birtakım şeyleri, mesela Yüksek Askeri Şura nedir bilmiyor, şike nedir bunları bile bilmediğini öğrenince onun üzerine bir araştırma yaptık.”
ŞAKA MI BU?
Bu açıklama şaka mı acaba diye dönüp dolaşıp bir kez daha okudum.
Ama değil, gayet ciddi bir açıklama yapmışlar.
Üstelik yaptıkları araştırma sonucunda Öncel’in profesör olmadığını ortaya çıkarmışlar. Meğer doçentmiş “şura” bilgisi eksik, yetenekli bay Ripley olmakla suçlanan Öncel, filan...
İyi de, Çakıralp’in genel kültürden anladığı şeye bakar mısınız?
Yüksek Askeri Şura ve şike!
Yani Modigliani, Kubrick, Bach filan değil.
Peki şura ve şikenin bir tık ötesindeki hafif gündem nedir: Nihat Doğan, Acun’un tüm yarışmaları ve oralarda olup bitenler, sosyal medya geyikleri, Eurovision’a kim gitsin kim gitmesin polemiği...
Bir insan karısından/kocasından bunları bilmiyor diye şüphelenir mi yahu? Dahası nefret eder mi?
Cidden a-acayipsin Şahnaz Hanım.
Şehirde en son neler oldu
- CONTEM-PORARY ISTANBUL Bu yıl altıncısı gerçekleşen çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul’u 62 bin kişi ziyaret etmiş. Yani ziyaretçi sayısında geçen yıla göre yüzde yirmi artış olmuş. 80 milyon lira değerindeki eserlerin ise yüzde 75’i alıcı bulmuş.
Rakamlar hayli parlak, rakamlar şahane...
Ama Hıncal Uluç haklı, keşke bu önemli fuar biraz daha uzun sürebilse. Çarşamba değil de salı açılsa mesela.
Çünkü açılış günü tam bir hengameydi, kim kime dum dumaydı. Eserleri görmen, incelemen mümkün değildi.
Umarım önümüzdeki yıl süresi uzar CI fuarının.
Temennimiz bu.
- BLOOM’DA OTTO RUHU Bloom, Otto’cuların Ortaköy’de spor salonlu bir kompleksin içine açtıkları yeni bir mekan. Geçen gün Camper partisi dolayısıyla ilk kez uğradım Bloom’a. Meğer Santral İstanbul’daki Otto gibi ferah, yüksek tavanlı bir yermiş. Hatta şöyle de denilebilir, bir tür şehir içi “Otto Santral” olmuş. Kısacası: Sevdim burayı...
Heyecanlandırmıyor
- “Bir ülkeyle daha vize kalktı” haberleri... Çünkü haberin içeriğine bir bakıyorsun. O ülke asla vize çilesi çektiğin malum ülkelerden biri değil.
- Leonard Cohen’in oğlunun gelmesi... Cohen’in oğlu Adam Cohen 10 Aralık’ta konser vermek için İstanbul’a geliyormuş. Evet, meğer oğul Cohen de müzisyenmiş. Elbette oğul Adam’ın baba Leonard kadar heyecan verici olması mümkün değil. Bir-iki şarkısını da dinledim, mesela İspanyolca söylediği Take This Waltz’ı... Şöyle böyle, böyle şöyle...
- Eurovision’a şu mu gitsin bu mu gitsin haberleri, yorumları... Bu yarışma ne zaman gözümüzdeki değerini/önemini gerçekten yitirecek merak ediyorum.
Paylaş