Paylaş
Çünkü bu yarışmayla kendimizi batıya daha yakın hissederdik.
Tıpkı onların formuna yakın şarkılar yapıp yollar ve sonucu heyecanla beklerdik. Sonucun ne olacağını da hep bilirdik.
Zero point’ler bizi beklerdi. Bu kadar da umutsuzduk (gerçi o zero point hüznü de başka bir şeydi, gel de bunu tadamayan şimdiki kuşağa bu hüznü tasvir et!).
Neyse işte, önemli olan bir şekilde o batının parçası olmaktı, onlar gibi yaşıyormuşuz hissiyatına bir gece de olsa kapılıp gitmekti.
Kişisel bir Eurovision Top 5 |
Beyrut’la ilgili son bir şey
Beyrut’la ilgili yazmazsam olmaz son bir şey var (önceki yazı için internetten cumartesiye tıklayınız).
Nedir o son mevzu: Ermeniler! Orada Ermeni arkadaşımın evinde kaldığım için birçok Ermeni’yle konuşma imkanım oldu.
Diyorlar ki özetle:
“Eskiden buradaki Ermeniler dükkanlarında Türk mallarını gizli gizli satarlardı. Kendi aralarında Türkçe konuşmaları sofu Ermeniler tarafından ayıplanırdı. Ama şimdi her şey değişti.
Türk mallarını gizlemeden satıyor Ermeni dükkanları.
Kendi aramızda rahatça Türkçe konuşuyoruz.
Çünkü hepimizin anne babası Arapça’dan önce Türkçe’yi öğrenmiş. Göçten sonra (Adana’dan, Antakya’dan, İskenderun’dan) buraya geldiklerinde de unutmamışlar Türkçe’yi”.
Çok ilginç geldi bana. Bir yandan da içim aydınlandı.
Bir şeylerin hep aynı kalmaması, değişmesi çok güzel. “Avustralya” filminde esas kadının söylediği gibi: “Hep böyle olması, böyle kalması anlamına gelmez”.
Bu arada Türk konsolosluğu eskiden Lübnanlı Ermeniler’e Türkiye vizesi vermekte zorluk çıkarırmış. Özellikle de gençlere…
Şimdi o zorluk da ortadan kalkmış. Oradakiler buradaki akrabalarını görmeye daha sık geliyor artık.
Paylaş