Paylaş
Nisanda açılacak yeni İstanbul mekanı Frankie, Nişantaşı’ndaki Sofa Oteli’nin çatı katına konuşlanacak.
Sezen Aksu’nun müzik direktörlüğünü yapacağı mekan, uzun uzun tasvir edildiği üzere yemekli bir müzikhol olacak.
Aksu direktörlük yapacağı için onun seçeceği genç müzisyenleri bol bol dinleme şansına erişeceğiz. Ve muhakkak arada bir kendisi de sahne alacaktır.
Frankie projesi bana doksanlarda çok meşhur olan Eski Yeşil’i hatırlattı. Talimhane’de 14 ve Twenty’nin komşusuydu Eski Yeşil. Kabare kültürünü canlı tutmaya çalışan küçücük ama sıcak bir yerdi. Caz, blues, pop, yani her türden konser ve stand-up’lar orada yapılırdı.
İlk sahibi Ali Poyrazoğlu’ydu, son dönemlerinde ise Uğur Yücel ve Nahide Büyükkaymakçı ayakta tutmuşlardı mekanı.
Sanırım Frankie, Eski Yeşil’in daha seçkin takılan bir versiyonu olacak.
MİTHATCAN SOLO
Geçen yıl Kral TV Ödül Törenleri’nde annesi Sezen Aksu’nun arkasında gitarıyla göründüğünde sahneye ne kadar yakıştığına dair herkes hemfikir olmuştu.
Mithatcan Özer’den bahsediyorum.
Şimdilerde müzik dünyası Mithatcan’ın solo albüm yapma projesini konuşuyor.
Hali hazırda beste ve aranjeler yapan Mithatcan’ın sesini/yorumunu şimdiden çok merak ettim.
SOLARDİP’LE GELECEK ŞİMDİ!
Aslında şu anda ortaya çıkmış değiller. Yani o anlamda “yeni” değiller belki.
Ama yaptıkları müzik ve bugünlerde çıkardıkları albümleri “Future Now” bir hayli yeni. Grubun adı Solardip.
Yerli bir elektro-indie grubu. Epeydir Bronx, Peyote, Indigo gibi Beyoğlu mekanlarında sahne alıyorlardı.
Derim ki; yeni albümlerinden “Dance Like Wolves”a dikkat. Şarkı zımba gibi, klip de inadına erotik...
MADONNA İSTANBUL
Resmi web sitesinde (madonna.com) bizzat İstanbul konser tarihi (7 Haziran) açıklandığına göre artık rahatça yorum yapabiliriz.
Evet, Madonna “Girlie Show”dan yıllar sonra yeniden konser vermek üzere Türkiye’ye geliyor. İşin ilginç yanı turnenin Ortadoğu’dan başlaması.
İlk şehir Tel Aviv. İkinci şehir Abu-Dabi. Ve üçüncüsü İstanbul.
Bu şehirlere gidilecekse bile Avrupa turnesinin sonlarına doğru gidilirdi. Yani Londra’dan, Paris’ten çok sonra.
Normalde “eksen” böyleydi.
Şimdi ise tam tersi... Elbette bu Ortadoğu başlangıcında para pul kadar Madonna’nın kabalistliği de önemli bir faktör.
TAKSİM MEYDANI İÇİN SON ÇAĞRI
Hıncal Uluç’un dünkü yazısından sonra bir nebze de olsa umutluyum.
Başbakan Erdoğan’a uzun uzun şöyle haykırmış ya Uluç: “Ve şimdi tam bir cinayet projesi onaylanmış. Onaylanan projeyi derhal durdurun. Çünkü cinayet bir defa işlenirse, kurtarmak belki de mümkün olmaz.”
Evet, umutluyum, çünkü malum Uluç’la Erdoğan arasında “çılgın proje” kaynaklı bir hukuk var.
Erdoğan, Uluç’a kulak verebilir.
Ve böylece yeni Taksim Meydanı projesinde yayaların meydana ulaşacağı yollar çoğalır, meydanın altı da Uluç’un tabiriyle köstebek gibi oyulmaktan kurtarılır...
Yüksek Sadakat’ten mektup var
Yüksek Sadakat’in “Eurovision gay bir organizasyon” lafıyla ilgili geçen hafta bir yorum yazmıştım. Grubun solisti Kenan Vural o yazıma istinaden upuzun bir mail yazıp göndermiş. Konuyla ilgili kısımları alıp yayınlıyorum:
“... Derece alamamamızın altında yatan sebep bizce hiçbir zaman gay’lerin bizi sevmemesi olmadı. Hiçbir zaman böyle bir söylemde bulunmadık, zira buna hiç inanmadık.
... Yeni albümümüzün adı Renk Körü. Albüme adını veren şarkı, yaptıkları seçimler ve tercihler yüzünden başkaları tarafından ötekileştirilmeye çalışılan insanlar için yazıldı:
‘Rengin siyahmış ya da beyazmış, bundan bana ne
Erkek doğmuşsun, erkek sevmişsin bundan bana ne
Tanrı’ya inanmış ya da inanmamışsın bundan bana ne’.
Bu konuyu şarkısına taşımış bir topluluktan, başka türlü düşünmesini beklemediğinize inanmak istiyorum...”
Paylaş