Bodrum’da değişen bir şey yok. Her sezon olduğu gibi mekan sahipleri yine şikayetçi:
"Sinek avlıyoruz, bu yaz sezon bir türlü açılmadı, nerede bu İstanbullu ahali?" Doğrusu her yaz aynı şeyleri duymaktan sıkıldım. Şimdi de seçim bahane edilmiş, herkes ağız birliği etmişcesine seçimden sonra işlerin açılacağını, buralara insan akacağını filan söylüyor. İşin özü, ne kadar dolup taşsa da mekanlar işletmeciler doymuyor. Sezon iki aylık ya, hemen telaşa kapılıyorlar.
n Türkbükü’nde geçen yılki ritüel değişmemiş. 16-20 yaş arası gençler akşamüstü (17.00-20.00 arası) Mio Beach’te partiliyor. Hani geçen yıl yazmıştım onları, "şampanyayla yıkanıyorlar" diye... Bu kez şampanyayla duş yapana rastlamadım. Kalabalık ama daha bir süt limandı gençlik. Süreyya- Kerem (ex) çifti ve köpeklerinin eksikliği olabilir mi? Ve Mio Beach’teki bir başka boşluk: Erdal Acar’ın geçen yaz mekana hediye ettiği jakuzi kaldırılmış, çok üzüldüm. En az Süreyya’nın yokluğu kadar...
n Bianca’nın da akşamüstü partileri güzel oluyor. Buranın kalabalığı daha 25- 30’lara yakın. Zaten Mio’dan sıkılan soluğu Bianca’da alıyor. Misal, şu üçlü: Uğur Batur, Nalan Aksoy ve ben...
n Ship a Hoy gecenin belli bir saati (00.30 gibi) Türkbükü’nün hálá en çok rağbet gören açıkhava kulübü. Değişmiyor burası da, hep aynı müzikleri. Tek değişiklik, stand yerine kullanılan meşhur varilleri beyaza boyamışlar.
FATİH ERKOÇ'LA SAZ/CAZ GÜLŞEN’LE HADE HADEEE!
n Bodrum merkezde yine en çok dolup taşan bar, Küba. Bir de Bodrum Marina Yat Kulübü. Fatih Erkoç’un çıktığı gece şöyle bir uğramıştım oraya mesela, tıklım tıklımdı. Erkoç’un performansı da şahane... Dinleyicilerden orta yaşlı bir kadın, "Merhaba, siz Kanat Atkaya mısınız?" dedi bir ara. "Hayır, ben Aykut Işıklar’ım" diyecektim, nedense vazgeçtim son anda. Unutmadan, sadece pazar-pazartesi geceleri sahne alıyor Erkoç. Ve her telden söylüyor; yerli/yabancı, saz/caz.
n Canlı müzik deyince Türkbükü’ndeki Güverte’den bahsetmemek olmaz. Cuma gecesi uğradığımda Gülşen çıkıyordu burada. Biraz gergin/heyecanlıydı. Meğer nedeni, sevgilisi Fahrettin Aykut’un önünde ilk kez şarkı söyleyecek olmasıymış. Neyse Gülşen heyecanını atlattı ama bu kez de gelen müşteri sanki senfoni konserine gelmiş gibiydi, fazla sakin... Yine de Gülşen takmadı bu sakinliği, şakıdı sabah dörde kadar. En çok da şu iki dizelik şarkımsıyı mı söyledi ne: Elalem ne derse desin! Hadi, hadi, hadee...
n Bir Bodrum klasiği daha: Catamaran. Malum, Catamaran’a saat 23.00 gibi biniyorsunuz ve sabah 05.00’e kadar deniz üzerindeki koca gemide hoplayıp zıplıyorsunuz. İlk kez bu gidişimde Catamaran’daki eğlenceye dahil oldum. Gördüğüm şuydu, gecenin 02’sinde: Geniş bir dans pisti, elektronik müzikle deli gibi salınan/danseden, çoğunluğu erkek, 20’lerindeki/30’larındaki gençler... Ve onların ortasına konuşlanmış yarı çıplak dansçılar... Güzeldi, ama Catamaran’daki rüzgar çarptı beni, sabahlamak mümkün olamadı nitekim.
YOLLAR YAPILMIŞ... MEY YİNE EN İYİSİ...
n Türkbükü’nde deniz ürünleri/meze yenecekse bence en iyi yer Mey. 20 yıllık Mey’de yemek yemek aslında başlı başına bir ayin. Çünkü garsonlar servisi ağır ağır yapıyorlar. Mezelerin ardından ara sıcakları sonra da balığı dayamıyorlar peşi sıra. Sindire sindire yemenizi bekliyorlar. Hatta özellikle bekletiyorlar. Ve böylesi daha keyifli oluyor. Tadına varıyorsunuz karidesin, ahtapotlu pilavın, levreğin, sarmısaklı/yoğurtlu paçanga böreğinin...
n Türkbükü’nde mekanlar aynı ama yollar ve mağazalar farklı bu yaz. Evet, nihayet o çukurlu yollar yapılmış, gıcır gıcır olmuş (bir seçim öncesi güzelliği mi?). Mağazaların ise sayısı artmış. Bunlardan biri, fotoğraf makinemi orada unutmam vesilesiyle tanıştığım Paul Ropp mağazası. "Bali’nin egzotik havası, 60’lar ve rock’n roll felsefesiyle yarattığım giysilerde tek dileğim sınırsız özgürlüğü hissettirmek" diyen New York’lu tasarımcı Paul Ropp’un kıyafetlerinin satıldığı mağazanın müşterileri arasında Eda Taşpınar, Semiramis Pekkan ve Şebnem Çapa var.
n Bodrum’un en yeni otellerinden biri ise Mövenpick. Gümbet’le Bitez arasındaki tepelerden birine konuşlanmış olan Mövenpick’te her biri teraslı ya da balkonlu 92 oda var. Otel tarz olarak zaman zaman The Marmara’yı anımsatıyor. Mövenpick’e sırf meşhur dondurmalarını deniz manzarası eşliğinde yemek için bile gidilebilir.