Paylaş
Meriç Nehri kıyısındaki Protokol Evi’nde klasik müzik eşliğinde kahve içiyordum. Üstelik klasik müzik canlıydı.
Bir oda orkestrası peş peşe Bach’tan, Mozart’tan eserler çalıyordu.
Tam bu esnada ortamın Budapeşte’liğine, Viya-na’lığına nehrin üzerinde peş peşe süzülen sarı kanolar eklendi.
Türkiye’de kano sporu çok da alışık olduğumuz bir şey değil ya.
Benim bildiğim bir Akyaka’da yapılıyor kano.
Bir de Eskişehir’de uluslararası bir yarış gerçekleşmişti.
Meğer nehirdeki kano ekibi EDOSK’un (Edirne Doğa Sporları Kulübü) üyeleriymiş.
Belediye Basın Müdürlü-ğü’nden Aydemir Ay’a dedim ki; “Bunu denemem lazım.”
Aydemir Bey, “Hay hay” dedi.
Hemen EDOSK’çularla konuştu ve kendimi o sarı kanolardan birinin içinde, Meriç Nehri’nin üzerinde buldum bir anda.
Fotoğrafçı arkadaşım Selçuk Şamiloğlu’nu da sürükledim peşimde, “Fotoğraf şart” diyerek.
Önce “Ya makinem nehre düşerse?” dedi, sonra bir baktım kendi kanosunda çocuklar gibi şen...
Elbette ikimizin kanosunda da EDOSK’un deneyimli üyeleri Mustafa Çelik ve Burak Derebaşı vardı.
Bize kanoyu nasıl kullanacağımızı öğrettiler.
Nehir üzerinde turu tamamladıktan sonra her ikisine de söyledim:
“Bu iş çok zevkliymiş, daha da geliştirmek için arada bir buraya gelirim ben.”
Zaten EDOSK’un da amacı buymuş.
Kano sporunu Edirne’de daha da geliştirmek.
Çünkü buradaki nehir ve göletler durgun su kanosu yapmaya müsaitmiş.
Bu arada kano deyip geçmeyin. 1936 yılından beri olimpiyatlarda var olan kano en çok izlenen ve madalya veren spor dalı dünyada.
Meriç Nehri boş durmasın, her bahar orada rengarenk kanolar peş peşe yarışsın, fena mı olur hani?
Kırkpınar rock grubu gururla sunar
Gördüğünüz gibi yazarınız hafta sonu Edirne’de fotoğraf prodüksiyonlarına doyamadı. Meriç Nehri’nden Kırkpınar’daki Er Meydanı’na attı kendini. Tabii ki yağlanmadı, kispet giymedi ama bu işin ehli güreşçilerle bir rock grubu tadında poz vermeyi ihmal etmedi. Bu rock grubu tanımı da bana ait değil. Hürriyet Reklam’ın koordinatörlerinden sevgili Ebru Kaplanoğlu’nun tanımı.
Edirne’de eğlence
Edirne’ye pazar günü geldiğim için çoğu mekan ya kapalıydı ya da hareketsiz. Mesela cuma ve cumartesileri çok kalabalık olduğu söylenen Queen’i göremedim. Ama şunları gördüm, deneyimledim:
◊ Fly’a gittim, canlı müzik dinledim. Burası üniversite gençliğinin gözde mekanlarından biriymiş.
◊ Cadde adlı bara gittim. İlerleyen saatlerde sosyal hayatı seven ve destekleyen mütevazı Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’la düet bile yaptım, çok keyifliydi.
◊ Karaağaç’ın kaldırımlara taşan kafelerine bayıldım.
◊ Bu arada yakında açılacak Erasta adlı alışveriş merkezine Hayal Kahvesi geliyormuş. Buranın da şehri hareketlendiren noktalardan biri olacağı kesin.
Paylaş