Paylaş
Fotoğrafa bakıyorum:
Bakımlı, bronz tenli, şık, üzerinde biraz çalışılmış, düşünülmüş bir poz.
Güçlü ve güzel.
Hatta seksi de...
Pozun eleştirilmesinin nedeni malum:
Herkes Şallı’nın perişan vaziyette olmasını/görünmesini bekliyordu. Bunu istiyordu.
Bu kadar güçlü ya da herkesin ilk aklına gelen “hiçbir şey olmamış gibi” bir pozu pek kimse beklemiyordu sanırım.
Oysa Şallı’nın ters köşesi gayet iyi. Tabuları yıkan türden.
Çünkü kimse kimsenin yasının, acısının süresine/şekline şemaline karar veremez.
Şallı bu pozun tam tersi, mutsuz bir halini koysaydı herkes daha mutlu olacaktı eminim.
Daha çok alkışlanacaktı.
Çünkü insanlar ilginçtir:
Bir yandan başınıza gelen kötü olaya samimiyetle üzülürler.
Ama çabuk toparlanıp hayata devam etmenizi de pek kabullenemezler.
Hatta toparlanmanıza kıl olurlar...
“Acıya tutunup bırakmamak” vardır ya bizde, biraz da o hesap.
Acıyı çekip sindirerek daha sonra onunla başka bir aşamaya geçenleri o yüzden pek anlayamıyoruz.
Unutmadan, Şallı poz üzerine bir açıklama da yapmış:
“Sosyal medyada fotoğraflarım eleştirilmiş. Milletin ne dediğini takmıyorum. Onlara kalsa ölmemi istiyorlar. Öleyim de, ne geçecek ellerine?”
Şunu da eklemiş:
“Ponçiğim’in vasiyetini yerine getireceğim. İlik nakli tecrit odasında bana şunu söylemişti: Anne hep mutlu ol, gül, böyle güzel kal. Şimdi bu sözlere sarılıyorum.”
Zaten bu sözlerden sonra söyleyecek bir şey kalmıyor.
Oğlunun vasiyeti acıdan eriyip biten bir anne değil, tam aksine kendini yeniden güçlü kılan bir anne.
O yüzden hain yorumlarla Şallı’yı öldürmeye hiç hakkımız yok.
24.00 kuralının
sona ermesi iyi oldu
Evet, iyi oldu. Hem müdavimler hem de mekanlar açısından...
Müdavimler artık, “24.00 olmak üzere, hadi acele edelim” demek zorunda değil.
Çünkü yaz akşamları kimse 21.00’den önce yemeğe oturmuyor.
21.00’de masaya oturunca da “Süremiz dar” psikolojisiyle ne yenilip ne içildiği pek anlaşılmıyordu.
Tat tuz yoktu.
Şimdi bu kuralın kalkmasıyla herkes rahatladı.
Mekanların işleri de arttı böylece.
Önceki gün Bebeköy’deki Momo’daydım.
Bir grup arkadaş doğum günü yemeğindeydi.
Dikkat ettim, bazıları yemeğe 22.00 dolaylarında geldi.
Rahatlamadan kastım bu. Yoksa kimsenin çılgın gibi dans edip sıkış tepiş sosyalleştiği yok.
Herkes kendi masasında kendi halinde konuşup eğleniyor.
En fazla ayağa kalkıp şöyle bir salınıyor müzikle, o kadar.
Aslına bakarsanız sokaklardan daha çok uyuluyor sosyal mesafeye mekanlarda. En azından İstanbul’da böyle...
Paylaş