Paylaş
70 küsur yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim taksici, “Kesmişler abi ya” dedi aniden.
“Neyi?” diye sordum, “Ağacı” dedi.
Tam Barbaros’a çıkarken yolun ortasında duran bir çınar ağacı vardı.
Ondan bahsediyor. Ağaç komple sökülmüş.
Ben de sonradan anımsadım ağacı.
Orada demir bir destekle duruyordu.
Doğrusu şehirlerden umudu kestim. Yeşil sevilmiyor çünkü.
“Manzaramı kapatıyor” diyen bir anlayış var hâlâ.
Umudum başka yerde, yeni nesil girişimlerde.
Epeydir takip ettiğim Ecording onlardan biri. Nefis bir sosyal platform. Derdi, tavrı, çözümü gayet net. Dolambaçlı değil.
Yaptıkları şey şu:
Ağaçlandırılması gereken ulaşılması zor alanlara drone aracılığıyla tohum topu atışı yapıyorlar.
Ona da bir isim vermişler: EcoDrone.
Doğanın yeni nesil savaşçısı diyorlar bu çözüme.
“Yeni nesil” ibaresi laf olsun diye değil.
Geleneksel yöntemlere göre drone’la tohum topu atışı yüzde 330 daha az maliyetliymiş.
Bir bakıma Ecording’çiler doğayı taklit ediyor aslında.
Hani tohumlar ait oldukları ağaçtan kendiliğinden ya da rüzgâr ve kuşlar aracılığıyla toprağa karışır ya...
İşte drone’la yapılan bunun hızlandırılmış versiyonu.
Ecording’çilerin hedefi 2030 yılına kadar
1 milyar tohum topu atışı yapabilmek.
Bunun için de herkesle işbirliğine açıklar.
Hedef sadece Türkiye değil üstelik.
Hollanda’da geçtiğimiz aylarda bir ofis açtılar.
Yani bu çözümü tüm dünyaya yayma planları var. Peki bir drone’la ne kadar tohum atılabiliyor?
Onu da öğrendim: 10 dakikada 2 bin 500 adet tohum topu atışı gerçekleşebiliyormuş.
Durum budur
IPCC’nin, yani Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin raporuna göre dünya sıcaklığının 2030’a kadar 1.5 derece olmasının önüne geçme fırsatımız artık kalmamış.
Ama bugünden itibaren harekete geçersek 2030’da söz konusu sıcaklık artışını 1.5 derecede sabit tutabilirmişiz.
Bunu da Ecording’çilerden öğrendim, “Vay halimize” diyerek...
Hangi İstanbullu yazın nerede
∆ Lucca by the Sea:
Mandarin Oriental içinde. Bu hafta açılıyor. Menü fiyatları Türk lirası üzerinden. Otelin diğer restoranlarındaki gibi Euro değil.
∆ Azur:
Yalıkavak Gökçebel’de, eski tersanenin orada.
∆ Paper Moon:
Akfen Bodrum Loft’un içinde, plajın üstünde.
∆ Must:
Yalıkavak’ta Boel Otel’in içine açılıyor. Eski Root diyeyim, oradan da anlaşılır.
∆ Mana:
Karaköy’ün modern meyhanesi Gölköy Faros Hotel iskelesinde.
∆ Kavanoz:
Artık Bodrum’un eskisi oldu diyebiliriz Kavanoz için. Kendileri Yalıkavak’ın biraz üstünde, bir gün batımı tepesindeler.
∆ Inari:
Kuruçeşme’nin meşhur Uzak Doğu restoranı Edition Oteli’nin içinde.
∆ Kun:
Yalıkavak Gökçebel’deler. The Galliard Cove House’la beraber.
∆ Wu:
Bomonti’nin cool suşicisi ve parti mekanı da Yalıkavak’ta.
∆ Blue Topaz:
Gümüşsuyu Topaz’ın deniz mahsullü yazlık versiyonu Yalıkavak’ta, eskiden Hazine’nin olduğu yere konuşlandı.
∆ Angelo Grande:
Alaçatı’da Zoe Otel’in içindeler.
Bodrum’da bu yaz kim yok
Aman da Bravo restoranı bu yaz Yalıkavak’taki Boho Otel içinde açılmıyor.
Dahası, İstanbul’daki yerlerini de değiştirdiler.
Reşitpaşa’dan Bebeköy’deki Backyard’ın yanı başındaki Fuzuli’nin yerine transfer oldular.
Paylaş