Paylaş
Kimi sıradan, kimi eğlenceli, kimi “Vay be!” denilecek türden 3 bin sanat eserini geride bıraktık.
Peki her yıl önemi/etkinliği daha da artan bu sanat fuarından geriye ne kaldı? Akıllarda yer eden kimlerdi?
Burhan Kum’un İstanbul’un yeni geleceğine dair cuk oturan bir saptama olan İstanbul’un Yeni Osmanlılar Tarafından İşgali adlı eseri çok zekice, çok kışkırtıcı, çok düşündü-rücüydü.
Fırat Engin’in uçan kuşları silip süpüren İktidar adını verdiği elektrikli süpürgesi de öyle...
Dijitalin olanaklarını sonuna kadar kullanan işler de mevcuttu fuarda. Bak bak doyamıyordun.
Misal, dijital öpüşüp sevişen bir çift vardı! Çok tatlılardı. Duvara yansıtılmış mavi çizgilerden ibarettiler, yüzleri belirsizdi. Tek yaptıkları şey öpüşmekti. Bayağı ilgi gördüler, önlerinde durup öpüşmelerini dikizleyen çoktu.
Nurettin Erkan, Oleg Dou, Pınar Du Pre, Aron Demetz ve Yaşam Şaş-mazer’in işleri de en çok konuşulanlar arasındaydı.
Ünlüler fuara geldiği anda sadece fuarı gezenler değil, galericiler ve sanatçılar da her zamanki gibi paralize oldu.
Özellikle Cem Yılmaz’ın fuarı gezdiği dakikalarda herkes işi gücü bıraktı, onunla fotoğraf çektirme yarışına girdi.
Eserin yanına ünlü kişiyi zoraki iliştirip fotoğraf çekmeye çalışan galeri sahibi ve sanatçılar ise fena halde gözden düştü...
Digitürk’le kırpma meselesini konuştuk
Digitürk’ün dizi ve filmlerdeki öpüşme/sevişme sahnelerini sansürlemesiyle ilgili bir yazı yazmıştım, “Muhteşem kırpıcı Digi” diye.
Digitürk’ün içerikten sorumlu müdiresi Esra Özoral Altop konuyla ilgili aradı, bir araya geldik ve uzun uzun konuştuk.
Meğer onlar da bu zorunlu kırpmalardan dertliymiş, hoşnut değilmiş!
Şöyle ki: Digitürk her ay parasını ödediğimiz bir paket ama RTÜK nezdinde erişimi ücretsiz diğer kanallardan bir farkı yok. Yani onlar için geçerli olan kurallar Digitürk kanalları için de geçerli.
En başta da şu meşhur, “Türk örf, adetleri ve ahlak yapısı” diye başlayan, “çocukların ekran başında bulunduğu saatler” şeklinde devam eden kara delik misali kural.
Buna uymayınca olacak şeyler malum: Para cezaları ve hatta kanal kapatmaya kadar gidecek dikenli bir süreç.
Peki çözüm ne?
Elbette elmalarla armutların aynı kefeye konmaması.
Ücretli platformların ücretsizlerle bir tutulmaması.
Yani mevzuatın değişmesi.
Umutlu muyuz?
Bu zamanda ne kadar olunabilirse işte o kadar.
Bu arada bir tüyo: Malum, film ve dizilerin dön dolaş sürekli tekrarı oluyor. Gece 24’ten sonra denk geldiğiniz film ve dizi tekrarlarına hiç dokunulmuyor, yani kırpılmıyormuş.
Daha özgür bırakılıyormuş.
Kural dünyası gece yarısını serbest bıraktığı için...
Mutlu ol, 1987 kar tatilindeki gibi!
Pop dünyası sıkışıp kaldı. Aynı şeyleri dinleyip benzer klipleri izliyoruz. Farklı işler pek az.
Bazıları da farklı olmak uğruna fazla yırtınıyor, o da ayrı can sıkıntısı...
Bu yüzden tasarımcı Derin Sarıyer’in dijital single’ı Herkes Bir Şey Biliyor hayli dikkat çekici.
Taze, özgün ve bildik sularda kulaç atmayan Sarıyer’in şarkısının sound’u kadar sözleri de çok hoş.
Bir kuple aktarmadan olmaz:
“Herkes bir şey biliyor gibi
Gelebilir sana, ama
Umarım kapılmazsın duyduklarına.
Çok mutlu ol, bin dokuz yüz seksen yedi
Kar tatilindeki çocuk gibi...”
NOT: Sarıyer’in şarkılarının devamı gelecekmiş.
Yakında bir albümle selamlayacak herkesi.
Paylaş