Depremden sonra anladım ki

◊ 5.8’lik depreme bir arkadaşımla öğle yemeği yerken yakalandım.
Bomonti’deki koca gökdelenler arasındaki Kozmonot’taydık.
Çok panik olmadım, hatta fazla sakindim.
Gece gerçekleşen 4.3’lük artçıda ise tam aksine daha çok endişelenip tırstım.
Yani çevremde kalabalık varken korkmadım ama yalnızken korku tavan yaptı!
◊ 5.8’lik depremin ardından trafiğe
çıktım ve tabii bunun büyük bir hata olduğunu fark ettim. Trafik kilitti.
◊ Oturduğum yerde bir toplanma alanı varsa bile nerede olduğunu bilmediğimi acı bir şekilde anlamış oldum.
◊ Bir arkadaşım
“El fenerin var mı, gece lazım olabilir” dedi.
Hayır, o da yoktu... Hemen ertesi günü almaya karar verdim.
◊ Sosyal medyada bir anda yayılan “Dünürüm bilmem nerede çalışıyor,
o söyledi, bu
gece büyük deprem olacakmış” şeklindeki ses kayıtlarının yarattığı kaosa “Yuh” dedim, bu şuursuzluktan uzak durmaya çalıştım.
◊ Aynı şekilde depremle ilgili sosyal medyada ısrarla mizah yapmaya çalışanlara da “Pes” dedim.
◊ Bir yandan -çoğumuz gibi- beklenen İstanbul depremiyle ilgili akademik tezleri internetten bulup okudum.
Yetmedi, dünya üzerinde gerçekleşen depremlerin dalgalanmalarını gösteren yabancı sitelere dahi baktım.
Çünkü ekrana çıkan uzmanlar tam anlamıyla doyurucu olamadılar...
◊ Ekranlarda
sürekli dönen “İstanbul depreme hazır mı?” sorusunu gördükçe sinir oldum.
◊ Deprem gündemini birkaç gün daha hararetle konuşacağız ama iki gün sonra yine unutup rutin hayatlarımıza geri döneceğiz diye kendi kendime söylendim.
Hatta belki unuttuğumuz gün bugündür, bilmiyorum.
Çünkü malum hepimiz böyleyiz, birkaç gün konuşur sonra unutur gideriz.
Ta ki yeni bir sallantı gelene kadar...

‘Love İstanbul’ geliyor

Deprem gündeminden önce İstanbul sosyal hayatında başka şeyleri konuşuyorduk tabii.
Onlardan biri de Time Out dergisinin Love İstanbul ödülleriydi.
Ünlü derginin New York, Londra, Tokyo, Lizbon ve Paris’te büyük ilgi gören projesinin İstanbul ayağının tanıtımı Kabataş’taki Setup’ta düzenlenen bir partiyle yapıldı.
Love İstanbul’un olayı kısaca şu:
İstanbul’da
yaşayan herkes loveistanbulodulleri.com üzerinden
yaşadıkları semtin
en sevdikleri
mekanlarını aday gösterecek ve
kazanan tüm
mekanlar aralık
ayında düzenlenen bir törenle
açıklanacak.
Proje aynı zamanda şehre dair kapsamlı bir bilgi ağı oluşturmayı da hedefliyor.

Açılalı çok oldu ama

Bebek’teki Patio aslında yaz başı açılmıştı.
Ama işte yaz başı İstanbul’da mekan açmak tam anlamıyla kendini duyuramamak demek.
O yüzden Patio’ya sanki daha dün açılmış gözüyle bakmamız doğal.
Bebek’teki çılgın kalabalıktan biraz uzakta, ama yine sahil yolunda konuşlanmış Patio’nun menüsünde öne çıkan şey ise kokoreçli pizzetta.
Kokoreçin mekan menülerindeki yükselişine dair leziz bir örnek kendileri...
Son olarak: Bar kısmına daha çok özen gösterilirse Bebek’in şık alternatiflerinden biri olmaya aday Patio.