Paylaş
Özellikle yurtdışı müzelerinde çektirdiği fotoğrafları, onların altına özenle yazılmış metinleri...
Özetle, “Bu kadar da kültürlü olmasını beklemiyorduk, vay anasını!” denilmek isteniyordu sanki.
Futbolcular hakkında bir önyargı var, tamam. Ama işte bir camiaya mensup olan herkes birbirine benzemek zorunda değil.
Ergin Keleş de bunun son ayrık otu örneği oldu.
◊ Şeyma Subaşı’nın sosyal medyada dolaşan bir adet dans videosu var.
Bir ev partisinde çekilmiş, belli.
İngilizce-Türkçe konuşmalar dönüyor arka planda.
Şeyma video çekilirken umursamamış, dans ediyor sadece.
Ama eminim bir instagram fenomeni olarak çeken kişinin bunu yaymasına kıl olmuştur.
İşte sosyal medya böyle acayip:
En yakınındakiler bile her şeyi cart diye çekip koyuyor.
Sadece kendi kontrolünde olan fotoğrafları, videoları yayınladığınla kaldığın bir dünya değil.
◊ Gülşen oğlu Azur’u emzirirken bir fotoğrafını Instagram’ına koymuş.
Aslında fotoğrafın altına “Süt zamanı” yazmasa çok da anlaşılmıyor emzirme olayı.
Gülşen daha çok şapka ve küpesine odaklanmamızı istemiş, “En stil halimle bile emziririm” diye düşünmemizi istiyormuş gibi.
◊ En güncel ve gündelik isyan da bu. iOS 11’in son güncellemesini indirenler dertli, “Telefon yavaşladı, zırt pırt kapanıyor” diye.
Bu teknolojik problem aslında tüm hayat akışımızın genel sorunu:
Güncellenmek, yeni olan her şeye saniyesinde ayak uydurmak değil ki...
Biraz beklemek, sindirmek, “Bana uyuyor mu?” diye bakmak gerekiyor.
Acele güncellik sığ denizleri de beraberinde getiriyor nitekim.
Dört inciyi tek bir restoran alabildi
Sayısı 130’a varan gizli müfettişleri aylardır restoranlara gidip denetleme yapıyordu.
Tıpkı Michelin gibi prestijli bir gastronomi rehberi hazırlamak için hem onur kurulu
hem de altı kişilik çekirdeki ekibi çılgın gibi çalışıyordu.
Restoranlar heyecanla o günü bekliyordu.
Ve nihayet önceki gece Sofa Otel’de her şey açıklandı.
Hürriyet ve Karaca Group işbirliğiyle hazırlanan İncili Gastronomi Rehberi’nden bahsediyorum.
Rehberde dört inci (yıldız gibi düşünün) alan tek restoran var.
Mehmet Gürs’ün Mikla’sı (ki sonuna kadar hak ediyor).
Üç inci alan restoran sayısı ise 29.
O restoranlar arasında dikkatimi çekenleri bir çırpıda sayayım:
Neolokal, Kilimanjaro, Zuma, Yeni Lokanta, Ent, Beyti, Toi, Kantin, Çiya, Hünkar, Divan, Mürver, Il Riccio, Spago...
Kapsamlı rehberin kasım ortası kitapçılarda olacağını da hatırlatayım.
Her mekan bir gün canlı müziği tadacaktır
Galiba öyle olacak.
Canlı müzik modasından İstanbul’daki her mekan eninde sonunda nasibini alacak.
Hiç ummadığımız yerler bile.
İncili Gastronomi gecesinde karşılaştığım Kuruçeşme’deki Toi’nin sahibi/şefi İsmet Saz söyledi. Onlar da canlı müziğe başlıyormuş.
Ama müdavimleri telaşa kapılmasın.
Eller havaya yahut efkar müziği olmayacakmış.
Caz yapılacakmış.
Sofistike mekana sofistike canlı performans halleri yani...
Paylaş