Paylaş
◊ TABANA YAYILMIŞ DEĞİL
İstanbul’un üç popüler mekanında (Lucca, Must, Klein) salı gecesi Cadılar Bayramı vardı. Bu mekanlardan birkaç gün öncesinde de Soho House’da filan...
Ama Cadılar Bayramı hâlâ öyle çok popüler, siyasilerin ağzıyla konuşursak “tabana yayılmış” bir şey değil.
Sokaklarda, kalabalık caddelerde kimse kostümlü dolaşmıyor.
Taksilerden, Uber’lerden inip koştur koştur mekana giriliyor.
Bizim cadılar için sokak hâlâ ‘özgür’ değil.
Bak şimdi, “Cadılara özgürlük” diye slogan atasım geldi.
◊ MİNİK BİR HAMLEYLE KEDİ OL, BİTTİ
Bu yılın tek farkı herkesin kostüm ve makyaj konusunda ekstra titiz ve hevesli olmasıydı. Makyaj yapmaya üşenen kadınların kurtarıcısı ise en basit çizgilerle yüze bir kedi makyajı kondurmak oldu...
Bakınız: Lucca’daki partiye böyle katılan Ayşe Boyner gibi.
◊ ACUN ILICALI OLURDUM!
Cadılar Bayramı artık korkutucu makyajlardan çok popüler birinin ya da bir dönemin modasının kılığına bürünmek haline geldi ya.
Partilerde de en çok Nusret kılığı gördüm galiba. Hem basit hem komik... Üşengeçliğimden ben olsam Acun Ilıcalı kılığına girerdim herhalde.
Bir siyah tişört, bir kısa pantolon, bir parmak arası terlik, oldu bitti...
◊ BU MASKEYLE İŞİM ZORDU
Salı gecesi Must’taki cadı partisine ise çok basit bir aksesuvarla katıldım.
New York’taki Sleep No More oyunundan yadigar bembeyaz bir maskemle...
Çarşaflı kadınlar nasıl yemek yerken kaşıktaki lokmayı dolambaçlı yoldan ağızlarına götürüyorsa, ben de her seferinde maskeyi azıcık kaldırmak suretiyle kadehimden bir yudum alabildim. Tam bir işkenceydi!
◊ YARATICI
Must’ta gördüğüm en yaratıcı kostüm ise Joker kılığıyla işletmeci Ercan Gümüşkaya’ydı. Bir de Kızılderili kostümlü biri.
◊ YILDA 4-5 KEZ OLSUN
Kesin bilgi: Bir kostüm ya da makyajın arkasına gizlenince daha rahat oluyor insanlar. O yüzden Cadılar Bayramı İstanbul’da yılda 4-5 kez filan kutlansa iyi olur. Gençler rahatlar azizim...
Yanılıyorsun Nurgül
Nurgül Yeşilçay, İran’da çektiği filmde çarşaf giymiş.
Verdiği demeçte çarşafla İran sineması arasında şöyle bir bağ kuruyor:
“Çalıştığım ekip yakıştığını söylüyor. Seyirciye daha gizemli bir güzellik sunuyor. Zaten hayranlık duyduğum İran Sineması’nın sihri bu değil mi?”
Bence bu değil
Nurgül.
İran Sineması’nın sihri hikaye anlatmaktaki ustalığı.
Bakınız, 2012 yılında en iyi yabancı film Oscar’ını alan “A Separation” (Bir Ayrılık) filmi gibi...
Türk ünlüleri...
◊ Ortaya koydukları ürünü beğenir yorumunu yazarsın, “İşte bu!” derler. Durumu çok fazla abartırlar. Hiç iletişimin olmadığı halde, “Cansın” diye coşarlar beş yıldızlı.
◊ Başka bir gün yaptıkları bir şeyi ti’ye alır, ironi bağlarından pekmez yaparsın.
O zaman da yazdığın şeyi anlamayıp bela okur, bataklık seviyesinden seslenirler.
◊ Hep bir numara görülmek, pohpohlanmak arzuları daimdir.
◊ Kendilerine dışarıdan bakamama gibi bir huyları vardır.
◊ Dış dünyanın tamamı onlara düşmanmış gibi algılarlar.
◊ “Ama ben öyle dememiştim” en çok tutundukları cümledir. Bir türlü kendilerini anlatamazlar.
◊ “Bomba gibi geliyorum” cümlesiyle hayatları geçer.
◊ Nitekim şöyle cool olanı, olduğu gibi duranı, iletişim kurmayı bileni, yazılanı anlayanı, kalbinden geçeni dışarıya yansıtanı pek azdır.
Paylaş