Paylaş
Ne demek erkek gibi?
Şu demek: Flört konusunda gayet direkt, gayet özgürlükçü, gayet karşısındakini çok da iplemeyen tavra sahip olan demek...
Çapkın kızları bir çırpıda özetlemek için “erkek gibi” tanımı biraz yanlış tabii. Sonuçta birçok erkek flörtte bu kadar rahat değil...
Ama erkek cephesinin bakış açısı bu işte.
O zaman çapkın kızları biraz daha tanıyalım:
Eğlenmeyi severler.
Popüler ya da salaş her türlü mekanda boy göstermeyi de...
Eğlendikleri vakit dibine kadar eğlenirler, hiç kasmazlar. Yamaçlarında hoşlandıkları bir adam varsa anında duygularını belli ederler.
Duygular dediğim şelale tabii: Öpüşmek, dans etmek, dokunmak...
Kimseyi umursa-mamak en içten dürtüleridir...
‘O an’ı yaşarlar aslında, ötesi berisi onları ilgilendirmez.
Çapkın kızların en iyi arkadaşları da aslında erkeklerdir, kadınlar değil. Malum, kadınlar böyle birine hemen yaftayı yapıştırıverir:
“Şekerim o da çok fazla rahat yaniii”
Tabii ki işin içinde kıskançlık vardır. Çünkü çapkın kız gider, gece kulübünde herkesin arzuladığı o yakışıklıyı beş dakikada kafalar, yani ilgisini çekip iletişim kurmayı başarır.
Diğerleri bunu yapamayınca haliyle çapkın kız “hafif” oluverir.
O da ne yapar? Erkek arkadaşlarıyla gezer, onların dostluğuna sığınır.
Peki çapkın kızların şu sıralar en ünlü idolü kimdir?
Elbette Berrak Tüzünataç.
İçten içe nefret etseler de tüm kadınlar onun gibi olmak istiyor aslında.
Tıpkı bir zamanların meşhur Çapkın Kız aranjmanında, Gönül Yazar’ın şen şakrak haykırdığı gibi: “Çok sever çabuk unuturum, her gün başka sevgili bulurum, dansı eğlenceyi severim, aşka inanmam sevgiye kanmam, hiç kimseye bağlanmam.”
Okur Atlası
-MUŞTULAMAK DA NEYİN NESİ?
“Geçenlerde konuşma dilinde hemen hemen hiç kullanılmayan ‘muştulamak’ kelimesini kullanarak gülünç bir duruma düşmüşsünüz. Kullandığınız cümlede herkesin anlayabileceği bir şekilde ‘müjdelediler’ demek yerine kelime cambazlığı yapmanız saçma olmuş! (Gürkan)
“VAZGEÇMEM” YANITI: Dear Gürkan, muştulamak dahil daha birçok eski kelimeyi arada sırada kullanıyorum. Cambazlık adına değil. Kafam öyle çalışıyor. Elbette konuşurken aklıma gelmiyor.
Çünkü insanın kafası yazarken başka, konuşurken başka çalışıyor. Dolayısıyla gülünç olmayı göze alıyorum.
-‘ŞEFİM’ DEDİ VE ADAMI ARAMADIM!
Allah razı olsun ya! Geçenlerde yemeğe çıktığım bir adam, garsona aynen yazında söylediğin gibi - “Şefim bakar mısın?”- diye seslendiği için onu bir daha aramadım!
Var işte böyle ufak takıntılarım.
Aynı kafada birinin olması güzel! (Ayça)
ŞEFİN YANITI: Eyvallah Ayça! (Eyvah, şimdi eyvallah dedim diye beni okumaktan vazgeçmezsin değil mi?)
-ŞEVVAL VE SEZEN’İN DURUMU FARKLIYDI
Şevval Sam ve Sezen Aksu yazınızda, ‘aslında aynı şeyi yapıyorlar, yok bir fark aralarında’ diyerek nötrlemeye gitmişsiniz.
Oysa Şevval Sam’a yapılan muamele ya da uygulama belediyeler tarafından yapıldı. Yani devletin gücü kullanıldı. Sivil değildi.
Sezen Aksu için ise kendiniz söylemişsiniz: Sessiz sedasız beyaz Türk kesimi ona cephe almış, konserlerine gitmemişti.
Bir tarafta aralarında hiçbir hiyerarşik ilişki olmayan bir kitle, yani sapına kadar sivil.
Diğerinde ise bir kamu teşekkülü halkın yüzde yüzü adına yasak kararı veriyor.
Bilmiyorum ama sizce gidecek deniz kaldı mı?
Bu farkı görmemek için ya gözün ya da kalbin kör olması lazım (Mustafa).
“HAK VERDİM” YANITI: Derdim iki tarafında yeri geldiğinde “acımasız” olabildiğini vurgulamaktı. Ama haklısınız arada fark var. Ve yazıdan öyle bir anlam çıkmış.
-DÜN GECE DEVİREN BENDİM!
Sevgili Onur, dün gece biraz alkollüyken sizin masadaki bazı şeyleri devirdim sanırım. Tekrar kusura bakmayın (Avi)
“ŞAHANESİNİZ” YANITI: Ben de ne sakarım filan diyordum kendi kendime. Neyse ki sizin devirdiğiniz ortaya çıktı, rahatladım.
Bu arada ne düşüncelisiniz yahu, mail filan atmışsınız.
Yılın okuruna adaysınız...
Paylaş