Bugünlerde....

EN SOSYAL ÜNLÜ... Meltem Cumbul. Önce Tracey Emin onuruna Karaköy Lokantası’nda verilen yemekteydi.

Bir sonraki gece ise Bird’ün yeni sezon açılış partisinde.
EN ZOR İNSANLAR... Avrupa yakası taksicileri.
şehrin bu yakasında her gece bir başka etkinlik zinciri olduğundan artık “O tarafa gitmem, çok trafik var” alışverişini iyice abarttılar. İyi de nerede trafik yok ki?
Gerçi beş-on lira daha fazla para vermeyi teklif edin, hemen “Tamam abi, bin” diyorlar. Şu sıralar benim pahalı çözümüm bu. Maalesef.
EN UZUN AÇILIŞ PARTİSİ YAPAN MEKAN... Bird.
Kış sezonunu hızlı bir şekilde açan Tepebaşı’ndaki Bird, önce “yemekli” sakin bir açılış yaptı, ertesi gece de herkesin ayakta takılıp Joost’un müzikleri eşliğinde dans ettiği şık bir açılış partisi...
Yemekli açılışta Aliye Simavi, Cem Aydın gibi isimler göze çarparken, partide Bennu Gerede-Cem Büyükhanlı çifti, Haluk Akakçe ve Engin Altan Düzyatan boy gösterenler arasındaydı.
EN TEDBİRLİ MEKAN... Tünel’daki Komün. Aslında kaldırıma dahil olmayan, bulundukları binaya ait bir “dış alan”a sahipler. Dolayısıyla bir-iki tane masa-sandalye koyuyorlar. Ama zabıtalar onlarınkini de ansızın alıp götürüyormuş. Onca para verdiğiniz masa sandalyenin bir anda alındığını düşünün. Elbette hoş değil.
Komün’cüler de bu yüzden nispeten daha ucuz maliyetli masaları koymuşlar dışarıya. Alınırsa bari onlar alınsın diye...

Art Beat’ten aklımda kalanlar

Bu yıl ilk kez yapılan ve sadece güncel sanat işlerine yer veren Art Beat dün itibariyle sona erdi.
Peki geriye ne kaldı Art Beat’ten?
Benim aklımda kalanlar şunlar...
EN PAHALI FOTOĞRAF... Art Beat’te sergilenen fotoğraflar arasında en pahalısı ünlü Alman fotoğrafçı Andreas Gursky’ye ait olandı. Gursky’nin dev boyutlardaki işi 500 bin euro’dan satışa çıkmıştı. Art Beat’i gezdiğim cumartesi günü halen bir alıcısı yoktu ama...
“KEŞKE DUVARIMDA OLSA” DEDİRTEN... Haluk Akakçe’nin rengarenk formlardaki eserleri (bir tanesi 25 bin euro’ydu) ve Thomas Bayrle’ın sevişen bir çiftin tekrarından oluşturduğu “bacakarası” eseri!

EĞLENCELİ POP OSMANLI ESER... Gazi Sansoy’un Osmanlı minyatürleriyle günümüz pop ikonlarını/havuz insanlarını filan karşı karşıya getirdiği “Minyatür pop” serisi. Hepsi de pek eğlenceli işlerdi.

ART BEAT’İ DOLAŞTIKTAN SONRA GERİYE KALAN HİS... Sarhoşluk! Hayır canım, eserlerin verdiği sarhoşluk filan değil, başka bir şey. Yere ekstradan çelik konstrüksiyonlu bir zemin daha döşemişler.
Üç-beş kişi hızlı yürüyünce nasıl sallanıyor yer, anlatamam. Bir an deprem oluyor sandım.
Dışarıya çıkınca da haliyle fazla sallantıdan sarhoş gibiydim.

‘Yeni ev’ röportajı

Murathan Mungan yeni taşındığı üç katlı evini, evi yapan mimarla birlikte anlatmış Milliyet Pazar’dan Filiz Aygündüz’e.
Güzel iş, sonuçta “Ünlü bir yazar nerede, nasıl yaşıyor?” diye merak edip bakıyorsun.
Ama o röportajdan bir gece önce Yekta Kopan’ın “Cumartesi” programına katılmıştı Murathan Mungan.
Ve programda bazı yazarların şu tutumlarını eleştiriyordu:
Bir an önce kitabını çıkartıp hemen ardından röportajlar vermek ve sosyal medyada konuşulmayı arzulamak...
Peki bu durumda Mungan’ın “evimi açtım, yeni aşk tekliflerine açığım” röportajını hangi arzuya/tutuma yormalı?
Neresinden tutmalı? Bilemedim...

Neonla duvara ne yazdırsam

Tracey Emin’in halen İstanbul 74’te sergilenen neon ışıklı eserini (bakınız: Cumartesi günkü enstalatif yazım) taklit etmeye karar verdim.
Şimdi harıl harıl neoncu bakıyorum. Yatak odamı “art space” olarak yeniden düzenleyip en görkemli yere asacağım neon eseri...
Bir mani yazdırmak en güzeli diye düşündüm.
Twitter’dan bir sürü mani önerisi de geldi.
Ama en ironiği şuydu galiba:
“Buna ne mani olabilir ki?”
Yazarın Tüm Yazıları