Paylaş
Ve takdir edersiniz ki eriyen karların azgın sulara dönüştüğü yerden bakınca bu kopan fırtına fazlasıyla manasız görünüyordu.
Ta ki işin içindeki nefret kuyusuna dalana kadar...
Aslım’a takipçilerinden biri demiş ki; sağcı bir adamın sözleri yazıyor klibinde giydiğin tişörtte, onun adını bile anmamalısın.
Aslım da “abazanlı” bir yanıt vermiş, derken olay büyümüş, ertesi gün “özür dile Aylin Aslım” kampanyası bile başlamış.
Aslım’a yollanan bazı twitter mesajları öyle acayip ve fena ki:
“Konserine gidip orak atalım...
Ev adresini buldum şimdi gidip yüzüne kezzap atıcam...
Bu karı ilk hedefimiz olsun...
Aslım’ın tivitine destek veren ortaokul bebelerini de otelde yakalım.”
Bazıları diyor ki: Bunların hepsi şaka, hepsi geyik...
Bu nasıl geyik? Bu basbayağı sanal zorbalık diye dillendirilen şey.
Aslım’ı protesto etmiyor, sanal lince tabi tutuyorlar.
Tek kelimeyle korkunç.
Şimdi konuşulan: Pilevneli’nin ilk işi
Murat Pilevneli, boşandığı eşi Tuba Ünsal dolayısıyla artık tarifi talihsiz bir şekilde hem bir magazin figürü hem de ülkenin önemli sanat adamlarından biri...
Son olarak, “Acaba Galerist sonrası ne yapacak?” diyenlere şık bir yanıt olarak Pilevneli Project’i hayata geçirdi.
Pilevneli Project (PP) bir sanat galerisi değil. Bir proje mekanı.
Genç/yetenekli sanatçıları piyasaya tanıtan artistik bir aracı kurum da diyebiliriz.
Tıpkı ex Vogue yöneticisi Carine Roitfeld’in oğlu Vladimir Roitfeld’in yaptığı gibi.
Murat Pilevneli’nin kendini konumlandırdığı yer, “galeri sahipliği”nden bin tık ötede yani...
Gelelim Pilevneli Project’in tanıttığı ilk sanatçı olan Elif Boyner’e.
Boyner’in işleri çok iyi çok süper olabilir (ki gerçekten işlerine baktığınızda üzerinde konuşacak çok şey buluyorsunuz) ama soyadı dolayısıyla ilk akla gelen şu tabii:
“PP’nin ilk tanıttığı sanatçı hiç tanınmamış biri olsa daha iyi olmaz mıydı?”
Bence de iyi olurdu.
PP, Elif Boyner’in sergisini iki hafta sonraki işi olarak pekala koyabilirdi.
İlk sıraya daha sokaktan bir işi yerleştirerek ezberleri altüst edebilir ve tabii daha az PR yapma riskine de girebilirdi.
Mesela bir öneri: Periferi Kolektif’in geçen yıl açtığı Yıkım/Destruction adlı sergide ortaya çıkan Gerçeklik Terörü adlı bir tema var.
Bu yıl bu tema üzerinden 17’si yurtdışından, toplam 65 sanatçıyla ortak bir sergi daha yapılıyor.
Sergi bir yana, “Gerçeklik Terörü” dedikleri kavram başlı başına ilginç. Pilevneli bu işi alıp pekala cilalı sanat ortamına sunabilirdi.
Radikal bir çıkış olarak...
Ve işte buyrunuz -pazartesi pazartesi- bu kavram üzerine sanatçıların hazırladığı manifestodan küçük bir kırıntı:
“Her geçen gün hayatlarımız daha da sıradanlaşıyor, bayağılaşıyor, aynılaşıyor. Hemen her şeyin imajlara indirgendiği bir dünyada politikanın, ekonominin, cinselliğin ve sanatın anlamı yitiyor mu?”
Paylaş