Bu dünyayı kurtar kurtar bitmez ki...

Bir yanımda Türk basınının en seksi kalemi Tuğçe Baran diğer yanda uçsuz bucaksız Kapadokya. Ne işimiz var burada? Basit: Dünyayı kurtarmaya gelmişiz.

Çünkü, "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" adlı filmin setindeyiz.

Görevimiz tehlike yani.

Malum, bu film 1982’de Çetin İnanç tarafından çekilmiş Cüneyt Arkın’lı absürd filmin bir tür devamı.

Bu nedenle heyecanla bekleyeni de var, hadiseye ürpererek yaklaşanı da.

Ürperenler, "Bırakın kült filmimizi, devamını çekmeyin" diyorlar özetle.

Bence böyle yaklaşanlar da fazla ciddiye alıyor olayı. Tıpkı ilk filmi çekenlerin kendi yaptıklarını çok fazla ciddiye almaları gibi. Tuhaf bir çelişki yani. Bırakınız çeksinler yahu (Bkz: Bu bir Tonton ruhudur).

Nitekim setin içine girdikçe, çalışanlarından bilgi aldıkça öğreniyoruz ki, bu yeni filmin o herkesin dalgasını geçtiği, ama bir yandan da bayıldığı kült filmle pek ilgisi yok.

Çünkü bu kez filmin konusu hayli teferruatlı, sürüyle karakteri var. Saçmalık az.

Fransız ekip tarafından yapılan yüksek bütçeli animasyon ve efektler de cabası.

Öyle ki, şimdiye kadar hiçbir yerli filmde görmediğimiz kadar animasyon ve efektle karşı karşıya kalacakmışız. G.O.R.A ve Keloğlan filan solda sıfır kalacakmış.

Sözün özü; Star Wars ayarında olacakmış her şey.

Gerçi yine ilk filmin fanları hemen köpürebilir, "Bu kadar animasyon, efekt bizim filmi bozar. İlk filmin enteresanlığı kol saati takıp ayakkabı giyen tüylü yaratıklardı" diye.

Valla onu bunu bilmem işte, bu film teknik açıdan bambaşka olacakmış. İddia(name) bu.

CÜNEYT ABİ’YE NOLMUŞ?

Devam edelim... Cüneyt Arkın’ın rolü filmin bütününe yayılmış değil.

Asıl ağırlık, iki farklı karakteri (Kartal ve Zaldabar) canlandıran Mehmet Ali Erbil’de.

Ama Cüneyt Arkın ve şahane uçan tekmesine de saygı duruşunda bulunuyor film.

Nasıl mı? Film boyunca dondurulmuş vaziyette göreceğimiz Dünyayı Kurtaran Adam, yani Cüneyt Arkın, finale doğru canlanıyor. Zaten sete girer girmez görüyorum, bir makyöz elinde Cüneyt Bey’in balmumundan yapılmış maskesiyle dolaşıyor. Hani tıpatıp Cüneyt Arkın, insan ürküyor doğrusu.

ORION BİRLİĞİ EŞİTTİR AVRUPA BİRLİĞİ

Kapadokya’daki çekimler, filmin Lunaktika gezegeninde geçen kısmını oluşturuyor. Lunaktika, giderek Türkleşen bir gezegen...

Oysa bu gezegenin tüm derdi, Orion Birliği’ne girmek. Orion Birliği de Avrupa Birliği gibi bir şey işte (Bakınız: Bu bir mizah mecazıdır. Fıldır fıldır).

İşte biz Lunaktika’da olup bitenlerin çekildiği sahneleri dikizliyoruz o gün.

Yönetmen Kartal Tibet hayli sert görünüyor, ama sete hakim.

Burcu Kara’ya sesleniyor mesela, "Biraz heyecanlı bir ifade takın, sen böyle olursan seyirci nasıl heyecanlanır?".

Ve filmin esas oğlanı geliyor, Mehmet Ali Erbil. Birkaç robotla dövüş sahnesi var, paldır küldür.

Bu arada robotlarla çekim arasında hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Ellerindeki beyaz silahlar dikkat çekici, "Rezervuar parçalarından yapıldı abi, bak" diyorlar.

Hakikaten pratik zeka ürünü. Tebrikler Türkiye...

Durum budur yani. Bakalım, Ekim ayında vizyona girecek film dünyayı bu kez nasıl kurtaracak? Bekleyip göreceğiz...

ONUR BAŞTÜRK’ün GÜNDEMİNİ TAKİP ETMEK İÇİN BLOG OBASTURK yazıp Turkcell 2727’ye gönderin, size de gelsin
Yazarın Tüm Yazıları