Dünyanın, gençlerin, internetin, dahası olan bitenin hızına "üstteki" yetişemiyor, çok açık.
Bakınız, en son blogger.com da kapatıldı.
Binlerce blog yazarı çok kızgın. Peki tam bu noktada "üstten" gelen açıklama ne? Ulaştırma Bakanı’na sormuşlar. Dönüp dolaşıp söylediği, "internetten toplumun olumsuz etkilenmemesi için hassasiyet gösterdikleri" filan...
En azından şunu itiraf etmiş; "Zamanla ihtisaslaşmış mahkemelerimiz olacak."
Bu arada blogger’ın kapatılma sebebi, Digitürk kanallarından Lig TV’nin yaptığı şikayet.
Blogger içindeki birkaç blog maçları canlı yayınlıyormuş.
Digitürk’çüler birkaç kere uyarmış. Yanıt alamayınca mahkemeye başvurmuşlar.
Digitürk’ü aradım, avukatları Süleyman Talas’ı bağladılar.
Avukat da suçlu birkaç blog yüzünden tüm blogger’ın kapatılmasını saçma buluyor. "Ama" diyor, "yasa böyle, tüm alanı birden kapatıyorlar". Yine de blog’cuların tepkisini gözardı etmiş değil Talas.
Konuşmamızdan hemen sonra Google’ın avukatlarıyla görüşeceğini söylüyordu. Neden Google? Çünkü blogger 2003’ten beri onların.
Sonuç şu: Tıpkı Youtube gibi, maç yayınlayan birkaç blog nedeniyle tüm blogger’ı engellemek çok saçma. O zaman "üsttekiler"in bunun ayrımına varıp ona göre düzenleme yapması lazım. Hemen!
Bunu beklemek hayalcilik mi acaba?
İki mevzu arası trekking
1. BUNDAN SONRASI ŞAM’DA KAYAK
n Öngörüm, kehanetim, görünen getto ya da neyse işte adı, doğru çıktı okurcan(ım). "Yeni ikonbebe" Ivana Sert modacı olmaya karar vermiş. Posta’da yazıyordu. Üstelik ilk defilesini Aralık’ta yapacakmış. Pek hızlı, pek şipşak... Bundan sonrası: Şam’da kayak ve armut piş ağzıma ortalayarak düş...
2. ÜSTSÜZ MEVZU VE AVŞAR’IN YENİ PROJESİ
Kaya Çilingiroğlu’nun yaptığı açıklama hiç hoş değil.
Hülya Avşar’ın, iki-üç yıl önce Ayvalık’taki evinin havuzunda çekilen üstsüz pozu "bilerek" verdiğini söylemiş Kaya Bey. İyi de çok doğal. İşin doğası bu. Zaten hangimiz starların "yakalandığına" inanıyoruz ki? Peki şimdi bunu açıklamak niye? Üstelik "basın önünde laflarımıza dikkat etmeliyiz" diyen kendisi.
Bu arada Avşar’la ilgili bir dedikodu: Sevgilisi Sadettin Saran’ın şirketinin yapımcılığında yeni bir şov programına başlayacakmış. Yeni yıl itibariyle...
Şallı eğitimini Amerika’da almadı ki...
Ebru Şallı pilates DVD’si nedeniyle röportajlar veriyor. Bu röportajlardan biri de Akşam Pazar’daydı. Orada bir cümle dikkatimi çekti: "... ABD’ye gidip Stott Pilates Okulu’na kaydoluyor, bir buçuk ay boyunca günde 8 saat ünlü hocalarla çalışıyor."
Tamamen yanlış.
Daha geçenlerde Ebru’nun programına konuk oldum.
Aldığı kursu konuştuk hatta. Ebru geçen yıl aldı bu eğitimi.
Ama İstanbul’da, Amerika’daki "ünlü hocalardan" değil.
İkimizin de ortak pilates hocası Pelin-Çetin Cin çiftinin yurtdışından getirdiği bir Stott eğitmeninin verdiği sertifika programına katıldı Ebru.
Peki şimdi "Amerika’dan aldım" demek niye? Onu anlamadım.
Pazar yağmurunda neler yapıldı
Dereye dönen yollarda /kaldırımlarda yüründü. Bir kafede oturup uzun uzun kahvaltı yapıldı.
Tam filme gidecekken vazgeçildi. Ama G-Mall’da Burcu Kara ve Akasya Asıltürkmen adlı oyuncu arkadaşlar görüldü. Onlar "Üç Maymun"a girdiler.
Nişantaşı’nda yağmur altında yürürken modacı kardeşler Ezra-Tuba Çetin’e rastlandı. Bu kez kardeşler "tanındı" (arşive bakınız: Şuursuz anlar).
Bir taksiye binilip eve dönüldü. 30 yıllık taksici olduğunu söyleyen şoför arkadaş, yazdığı kitaptan ve TV’de program yapmak istediğinden bahsetti. En şahane tespiti de şuydu: "Türkler bir an önce ölmek istiyor, dünyaya bunun için geliyorlar, yaşamayı isteyen pek yok." Günün tespitiydi. ÖLÜP bitilindi.