Paylaş
Ama yine oturuyor muyum, evet oturuyorum.
Hepimiz böyleyiz.
Şikayet ediyor, ama aynı şeyi yapmaya devam ediyoruz.
Daha fenası, çoğunluk rahat olmaya başladıkça da rahatlıyoruz.
Dün birkaç yerde çıkardım maskeyi mesela.
Karşımdakiler rahattı, maskeyi çıkarmıştı.
Hal böyle olunca ben de çıkardım.
Bir de şöyle garip bir durum oluyor:
Maskeyi bir tek sen takıp karşındakiler takmayınca tuhaf bir eşitsiz durum çıkıyor ortaya.
Sonuçta galip gelen maskesiz taraf oluyor.
O da bitti
Karantina günlerinde kaldırımda yürürken herkes birbirine karşı mesafesini koruyordu.
Çünkü endişe vardı, korku vardı.
Maalesef o mesafe bitti.
Şimdi kaldırımlarda yine birbirimizin üstüne üstüne yürüyoruz.
Kim bu “Farzet”i söyleyen?
İki arkadaş taksiye bindik.
Radyoda bir şarkı çalmaya başladı:
“Farzet hiç tanışmadık, buluşmadık, hiç dönmedin o köşeden
Farzet hiç yanaşmadık, koklaşmadık, hiç içmedik o şişeden.”
Tam yaz akşamüstü şarkısı.
Nasıl romantik, nasıl kendi halinde, nasıl tatlı bir esinti filan gibi...
Hem iddiasız hem de hemen dile dolanan bir şarkı.
Nitekim ilk dinlemede söylemeye başladık şarkıyı.
Şarkıyı söyleyenin Sertab Erener oluşu da sürpriz oldu.
Şu açıdan:
Normalde Sertab Erener’in sesinin gürül gürül tonuna alışkın olduğumuzdan bu mırıl mırıl ton farklı geldi.
O zaman şuraya yazayım:
“Farzet” bu yazın en çok dinlenen şarkılarından biri olur.
Seren’in 12 milyonluk derdi
Her kişisel dünyanın kendine göre dertleri var.
Dertler türlü türlü yani, saygı duymak lazım.
Ama ilk kez bir derde saygı duyamadım galiba.
Seren Serengil’in 12 milyonluk derdine.
Instagram hesabının hikaye bölümünden Çağla Şıkel’e yönelik şöyle yazdı Seren:
“Çağla evini 12 milyona satıyormuşsun. Senin evi görenler, tesadüf müdür bilmem, bizim eve geliyor. Biz de 12 milyona satıyoruz. Sen indirim yapıyormuşsun, ben neden yapmıyormuşum. Allah aşkına yapma, bizim evin fiyatını düşürüyorsun. Çağla Hanım daha ılımlı diyorlar”.
Madem bu indirim meselesi içine dert olup uykuların kaçtı, telefonu aç söyle değil mi?
Instagram’dan ele güne bunu duyurmayı istemek, kaç milyonluk evde oturduğunun altını çizmek, ayırıca rızası olmadan bir başkasının kişisel bilgisini ortaya dökmek; hiç olmamış hiç...
Bir yanım artık yogi
Karantina günleri boyunca en yakın arkadaşım yoga eğitmeni Çetin Çetintaş oldu.
Hayır, kendisini tanımıyorum. Yüz yüze gelmişliğimiz yok.
Ama YouTube kanalındaki derslerini neredeyse her gün uyguladığım için onun sesini arkadaşlarımdan, ailemden daha çok duydum karantina günlerinde...
Bu yoga sevdası karantina sona erince biter sandım ama katlanarak arttı.
Hele şimdi bir Yin&Yang serisi yapıyor Çetintaş, şahane bir şey!
Her gün başka bir iç organa etki eden çalışmalar yaptırıyor.
Bir gün böbrek, bir gün karaciğer, bir gün akciğer...
Bu iç organlara giden enerji kanallarını açıyor.
Yapılan pozlar zor değil, ama hepsi en az 3 dakika filan sürüyor.
3-4 dakika aynı pozda kalmak da kolay değil. Sabır istiyor.
Meraklısına, yoga kuyusuna düşen sevdalılara duyurayım istedim.
Paylaş