Acarkent’le ilgili skandallar manşetlere taşınınca aklıma geldi.
Bundan iki yıl önce bir mekanda eğleniyoruz.
Zamanın popüler şarkılarından biri çalıyor, Of Of.
Tam böyle Of Of eşliğinde zıplarken ortam hareketleniyor, işgal ediliyoruz!
İri yarı birtakım adamlar yanımızdaki standları tutuyorlar.
Önce anlamıyoruz, ne olup bittiğini.
Sonra bir bakıyoruz, iri yarıların yanında esas adam beliriyor, Erdal Acar.
Meğer bir koruma ordusuyla gelmiş mekana...
Haliyle tat tuz kaçıyor, "ağır abi" bir ortam oluşunca.
Mekanın başka bir köşesine doğru gidiyoruz.
Gitmeden önce sloganlı mloganlı protesto ediyoruz vaziyeti arkadaşımla.
Tabii o yüksek sesli müzikte kimse ne dediğimizi anlamıyor.
Sonra biz de gülmeye başlıyoruz yaptığımız şeye, sinirler gevşiyor ve alışıyoruz.
Mekanda da bir tür Acaristan kuruluyor yani. Ve aynı atmosferde hep beraber "etten duvar" eğleniyoruz.
-Duk yani. Bir zamanlar...
Roxy’ye Rus kadın giremez!
Okurlardan Mahmut G., Roxy’le ilgili bir şikayet maili atmış. Mesele hakikaten berbat, kısaltarak aktarıyorum: "Firmamız ihracatçı ve ağırlıklı pazarımız Rusya. Geçen cuma, Rusya’nın en büyük hazır giyim firmasının genel müdür yardımcısı bir hanım ve iş ortağımla Roxy denen gece kulübüne gittik.
İçeri girerken korumalar üstümüzü aradıktan sonra, yanımızdaki hanımefendinin çantasını da kontrol etmek istediler.
Bunu Türkçe söyleyince ben de kendisinin yabancı olduğunu belirttim.
Birden bodyguard, hanımefendinin nereli olduğunu sordu.
Soruyu garipsedim ama Rus deyiverdim. Hay demez olaydım.
Çünkü bodyguard, "Paranızı iade ediyoruz sizi içeri alamıyoruz" gibi abuk bir laf etti. Nedenini sorunca önce yabancıları almıyoruz dedi, sonra da ağzındaki baklayı çıkardı, "Rus bayan almıyoruz".
Rus hanım olayı anlamış olacak ki bana, "Sadece Rusları almıyorlar değil mi?" diye sordu. Küçük düşürülmek ağırına gitmişti.
Bu büyük bir rezalet. Böyle bir ayrımcılık, böyle saçma sapan gerekçe ancak Türkiye’de olur zaten."
Bakalım Roxy’ciler bu duruma ne diyecekler?
Hasır’ın mikro sarmaları
Yeşilyurt’taki meşhur et restoranı Hasır’da bir parmağın yarısı kadar sarma yapıyorlar.
O kadar küçük yani. Ama lezzeti de bir o kadar büyük.
Yedikçe bir porsiyon daha yiyesiniz geliyor.
Nasıl sarılıyorsa o kadar küçüğü, hálá kavrayabilmiş değilim.
Bir de şunu da isteyin masaya, pişman olmazsınız: Kıytırık kebap.
İsmin kıytırıklığına aldanmayın, bir tür tantuni tadı var, nefis...
Nişantaşı’ndaki Komşu’da geçenlerde yediğim fıstıklı kebap kadar lezzetli bir şeydi bu kebap. Hafif ve mideye çöreklenmeyen türden...
Deniz Akkaya videosu İxir’e ait
Pazartesi günkü Kelebek’te okumuşsunuzdur. Hatta belki internette tıklamışsınızdır. Youtube’a düşen Deniz Akkaya’nın gecelikli ev içi görüntülerini...
Görünce ben çok şaşırdım, çünkü o görüntüleri ben çekmiştim!
Tamam, hemen aklınıza kötü şeyler gelmesin. Vaziyet gayet sıradan ve masum.
Şöyle ki: Yıl 2000. Dönemin meşhur internet şirketi İxir’de çalışıyordum.
Ve oradaki portallardan birinde şöyle bir projemiz vardı.
Her hafta bir ünlünün bir gününü çekmek.
İşte o ünlülerden biri de Deniz Akkaya’ydı.
O görüntüleri de eski evinde çekmiştik.
Anlamadığım, o görüntülerin nereden, nasıl Youtube’e sızdığı...
Çünkü o kayıt bende yok, keza hakları da İxir’e ait.
Tabii İxir diye bir şey kalmadı, o da ayrı mesele.
Canımsın, elini kirletmeye değmez
Haşmet Babaoğlu iki hafta önce Pazar Sabah’ta yayınlanan röportajına itiraz edince, söz konusu röportajın bant kaydı yayınlanmaya başlandı Sabah’ın sitesinde.
Telefonda yapılan röportaj gayet samimi bir tonda.
Nitekim röportajı yapan Şebnem Akson’la Haşmet Babaoğlu çok eskiden tanışıyorlarmış.
Bu yüzden olsa gerek, röportajın sonuna Babaoğlu "Eylemlerim sürecek" deyince, Akson hayli anaç bir tavırla şöyle demiş: "Canımsın benim, elini kirletmeye değmez."