Nişantaşı’nın 1969 tarihinden beri varolan ve kendini hiç değiştirmeyen kulüplerinden biri Scotch.
Öyle müdavimleri var ki, en şık kulüplerden kalkıp geceyi mutlaka burada sonlandırıyorlar.
En ünlü müdavimler Beyaz, Demet Akbağ, Emre Altuğ ve Çağla Şıkel.
İyi de buranın sırrı ne? Bir geceyarısı (ansızın) gittim, gördüm.
Bir kere müşteri profili Scotch’un, kozmopolit ötesi. Her kesimden insan mevcut.
Şarkıdaki gibi yani; simitçi, kahveci, gazozcu olayı...
Bunu güncelleyebiliriz tabii tüm iyi niyetimizle: Borsacısı, reklamcısı, şöhreti...
Bu karmakarışıklığa rağmen kimse kimseyle ilgilenmiyor. Rahatsız etmiyor, yan gözle bakmıyor. Herkes 80’lerdeki Türk filmlerinin, mesela Ahu Tuğba’lı Beyaz Ölüm’ün, diskosunu anımsatan pistte deli gibi dans ediyor.
Kasmadan, "Beni biri mi görecek" paranoyasına kapılmadan...
Bıyıklı ve bembeyaz dişli DJ bey genelde Türkçe pop çalıyor.
Bir de tabii sevgilisi Rus olduğu için yenge kontenjanından, Rusça pop.
Keza mekanın Rus müşterisi de az buz değil. Söylemeden olmaz, personeli de pek kibar Scotch’un, takım elbiseli ve şıklar. Böyle farklı kesimlerden herkesin eğlenebildiği bir Tek Yön, bir de burası kaldı galiba. Son kertede (nasıl bir lafsa bu artık); sadece Nişantaşı elitinden değil, diğer semtlerden de buraya akın var, öyle böyle değil. Son günlerde. Son geceyarılarında.
Askeri müzede spritüel canlar
Harbiye’deki Askeri Müze malum, mantık/disiplin/düzen binası. İnsana öyle bir his veriyor en azından. "Hop hemşerim, bir dakka", "Alooo, nereye?" durumu.
Lakin haftasonu binanın genel atmosferine hayli zıt bir festival vardı: Naturel 2007.
Açılımı kısaca şudur yani; beden/zihin/ruh sağlığı festivali.
Daha da kısası, basbayağı bir spritüel festival Naturel.
Son yıllarda bu spritüel hadise aldı başını yürüdü bildiğiniz ya da bilmediğiniz gibi.
En basitinden herkesin dilinde şu laf var, "Ya onunla enerjim bir türlü tutmadı".
Şöyle diyenler de çıkabiliyor, "Burada kötü enerji var, daha fazla kalamıycam".
Enerji, bir dönemin "elektrik" ve "frekans" lafları gibi ayağa düşse de, şöyle bir gerçek var.
Artık bir kısım insan (şehirde yaşayan ve paralı) "arınmak", "daha sağlıklı olmak", "şifa bulmak", "enerji yollamak" filan istiyor. Ölesiye kariyer günleri geride kaldı yani.
Gerçi bizim dışımızdaki dünyada bu iş çoktan endüstrileşti. Her şeyde olduğu gibi, maalesef.
Bu iş üzerine kitap yazıp seminer veren dünya para kazanıyor.
Ya da pür sağlıklı/organik ürünler yok satıyor, hatta günümüzde lüks ürün statüsündeler.
Bizde ise duruma yeni uyanılıyor, sessiz ve derinden.
Naturel Festival bu işin bir ayağı. Ama kusura bakmasınlar, bir fuar/festival, artık her neyse adı, böyle olmaz. İçerisi pazar yeri gibiydi. Spritüel bir stilden eser yoktu mesela.
Oysa her yer bembeyaz olsaydı, insanlar, daha doğrusu çoğunluğu kadın o spritüel ruhcanlar daha hızlı havaya girmez miydi? Tamam, sanırım sponsor yoktu, yani para...
Amatör bir ruhla herkes doğal ürünlerini (Uşak tarhanasıyla orada tanışıldı), Uzakdoğu’dan getirttiği hücre yenileyen meyve suyunu, şifalı taşlarını/suyunu, holistik akademisini filan tanıtıyordu.
Kısacası niyet iyi, katılımı hep aynı ruhcanlar yelpazesinde dönen ve ne yazık ki, vizyonu dar bir etkinlik Naturel. Buna rağmen Ajda Pekkan bile kalkıp gelmişti Arnavutköy’deki planetinden.
(Mesela: Çevreciliği meşhur hybrid’li otomobiline atlayıp uçuşarak?)
’Haberim yoktu’
Pınar Aylin’in yeni albümü için verdiği pozların, Madonna’nın bir yıl önce Steven Klein’a çektirdiklerinin bir esinlenmesi olduğunu yazmıştım. Sevgili Pınar, "Haberim bile yoktu, o pozları yeni gördüm" deyip ekledi: "Bu binici kıyafetlerini dört-beş ay önce bir programda giymiştim. Stilistim Emel Acar ’Fotoğrafları bu kıyafetle çekelim, çok beğendim’ deyince böyle oldu."