Paylaş
Pandemi nedeniyle herkesin derdi bir şekilde dışarıda oturmak.
Baraka tipi kurulumlar da buna hizmet ediyor.
Bunlardan o kadar çok ki; kimisi kendine göre şık kimisi de fena halde ucube.
Tren vagonu misali sokaklarda sıra sıra ilerliyorlar. Bazılarında masalar seperasyonla ayrılmış, bazılarında ise seperasyon yok.
Sadece bu barakalarda değil, mekan içinde de oturuluyor.
Ama içeride oturmak isterseniz aşı kartınızı kimliğinizle beraber göstermenizi istiyorlar.
Ben de birçok mekana HES uygulamasından yaptığım aşı kartını göstererek girdim.
Bazı mekanlar gerçekten titiz, gösterdiğiniz aşı kartını uzun uzun inceliyor.
Ama bazıları şöyle bir bakıp geçiyor.
Maske olayına gelince...
Benim gördüğüm kadarıyla maskenin en çok takıldığı yer metro.
Bazı mekanlarda çalışanların da maske taktığını gördüm ama çoğunlukla ortamlar maskesiz diyebilirim.
Bir başka dikkat çeken şey ise mobil PCR test merkezleri.
Sokakta yürürken rastlıyorsunuz bunlara. Üstelik ücretsiz.
Bir adım ötesi
İstanbul’da biz de restoran masalarındaki QR kodları okutarak menüye erişiyoruz. Ama seçtiğimiz yemeği yine bir garsona sipariş veriyoruz.
New York’taki Whitney Museum’un teras kafesinde ise bunun bir adım ötesi var.
QR kodu okutarak hem menüye erişiyorsun hem de siparişini veriyorsun.
Bara gidip siparişini kendin alıyorsun.
Servis elemanıyla temasın hiçbir şekilde olmuyor.
En çok merak edilenler...
◊ Amerika’ya girişte negatif PCR testime bakmadılar.
Ama benden önce sırada olan bir yolcudan istediler.
Sanki biraz rastgele seçmece durumu var.
◊ Unutmadan: Zaten Amerika uçuşu öncesi İstanbul Havalimanı’ndaki Gözen Security negatif testleri mutlaka kontrol ediyor.
Oh La La!
New York’ta yaşayan arkadaşım, “Artık dışarı çok az çıkıyoruz. Bütün sosyal hayat yemeğe döndü” dese de New York yine de New York.
Turist olarak geldiğim için sosyal hayatın genel havası hakkında iri laflar etmem mümkün değil ama yeniden bir canlanma hali var sanki.
Omar’s adlı restoranıyla bilinen Omar Hernandez’in La Goulue adlı Fransız restoranı içinde 2 hafta önce açtığı Oh La La! adlı yemekli kulüp mesela, bu canlanmanın en şık örneklerinden biri.
Paylaş