Her zamanki gibi çok eğlenceli işler var Bienal’de. Tabii eğlenceli olduğu kadar bir mesajı, bir derdi, bir tokadı da var Bienal’de sergilenenlerin.
Kafa patlatılacak, "bu ne saçma şey" ya da "bu kadar da olmaz" dedirtecek sürüyle iş var hakikaten, gidip görmelisiniz. Ben henüz İstanbul Modern’in yanındaki Antrepo No:3 binasındaki işleri gezebildim. Daha bunun İMÇ’si, AKM’si filan var. Neyse ki vakit bol, 4 Kasım’a kadar...
Antrepo’daki en dikkat çekici işlerden biri Alexandre Perigot’ya aitti. "Ses Sınırları" adlı eseri Perigot’nun, bir labirent aslında.
Sürekli dönüp duran platformlar var önünüzde. Bunlardan birine biniyorsunuz.
Sonra bir diğerine, ardından bir başkasına, bir başkasına daha... Derken, böyle döne döne labirentten çıkıyorsunuz. Bu haliyle "lunapark" misali bir şey. Ama dikkatli bakıldığında ne alt metinler var tabii, çözmeye zamanı olana: Doğu Avrupa ülkeleri, sınırlar, vesaire...
Neyse, o alt metinlere girip kaybolmak yerine, bu labirente girmiş ünlü bir işadamından bahsedeceğim, Ömer Koç’tan. Bizzat şahit olmuş arkadaşlarım anlattı; Koç iki korumasını arkasında bırakıp girmiş dönen platforma.
Bir süre sonra Ömer Koç ortaya çıkmayınca (başka bir taraftan çıkılıyor çünkü) korumalar paniklemiş. Ve epeyce aramışlar ünlü işadamını, kayboldu diye.
1. NOT: Bir başka haber daha. Ömer Bey, antrepo’nun duvarında boydan boya sergilenen bir başka en iyi işi, yani "Son Ayaklanma" adlı tabloyu satın almak niyetindeymiş. Üç Rus sanatçının ortak çalışması olan "Son Ayaklanma" öyle başarılı bir fotoğraf çalışması ki, cidden almaya/her daim görüp irkilmeye değer. İrkilmek diyorum, çünkü eserde masum yüzlü çocuklar savaşıyor.
2. NOT: Bir arkadaşımla, "İyi sanat kopyalanmalıdır" diye bir prensip edindik. Mesela "Son Ayaklanma" tablosu. Bu dev eseri satın alamayacağımıza göre şu yönteme başvurmaya karar verdik: Önce yüksek çözünürlükte eserin fotoğrafları çekilecek. Sonra o fotoğraflar bir grafikçiye verilip duvar boyutunda büyütülecek. Ki odalarımıza asalım. Nasıl? Fena fikir değil hani...
2020’nin Hürriyet’ini yaptım
Pazar günü İstanbul Design Week’eson kez uğradım. Gitmişken de Hürriyet standında kendi Hürriyet’imi tasarladım.
Böyle bir olanak vardı biliyorsunuz. Design Week boyunca canı isteyen herkes Hürriyet standına gidip bilgisayar başında Hürriyet’in birinci sayfasını yaptırabiliyordu.
İstediği haber ve fotoğraflarla... Ben de, madem öyle işte böyle diye, bugünün değil 2020’nin Hürriyet’ini yaptırdım.
Hatta üşenmedim, birinci sayfada yer alacak haberlerin hepsini yazdım. Sayfayı yapan arkadaşım Nihat bile şaşırdı, ama sanırım hoş ve de fütüristik oldu. Bakınız 2020 Hürriyet’ine giren haberlerden bazı başlıklar:
METEOR TAKSİM’E DÜŞTÜ!
Taksim’e düşen meteorda 150 kişi öldü... Meydanda açılan çukura bir adet alışveriş merkezi yapılması sözkonusu... Yetkililer, buraya acilen bir merkez konduralım ki acılar silinsin, dedi.
Yeni alışveriş merkezinin adı, Kanyon Meteor olacak.
AJDA YİNE YÜREKLERİ HOPLATTI
Ajda 60 şarkı seslendirdiği konserinde yine her zamanki gibi ultra bir performans sergiledi. Ünlü şarkıcı konser çıkışı denizaltı taksisine binip Adalar’a gitti. Bilindiği gibi Ajda, geçen yıl (2019) Adalar’ı Büyükşehir Belediyesi’nden satın alıp tüm kedilerini oraya yerleştirmişti.
ŞEHİR ATLASI
n Design Week’le ilgili son not: Pazar gecesi BTurk markasının partisi sebebiyle tasarım alanını bir anda Mehter Ekibi ve semazenler bastı. İyiydi hoştu ama Mehter ekibine BTurk tişörtü giydirilseydi, fena olmaz mıydı? Ne dersin Reha Erdoğan :)
n Fikret Şeneş’in bitmeyen aşkı Kemal Bey’i aradı gözlerimiz Kuruçeşme Arena’da pazartesi gecesi. Gizemli Kemal Bey, Fikret Hanım’ın büyük aşkı. O meşhur, çoğunu Ajda’nın söylediği 300 şarkının hemen hepsi ona yazılmış. Az buz değil yani...
Neyse, geceyi hazırlayanların ellerine sağlık, güzel organizasyondu gerçekten. Bir ara kulisteydim, tüm şarkıcılar huşu içindeydi. Kavga/gürültü sıfır. Özlenen ortamdı yani...