Altın Kelebek’in 35. yılı nedeniyle onur ödülü verilenlerin sahnede toplu bir şekilde yer alması kuşkusuz gecenin en iyi anıydı.
Bir kez daha fark ettik ki hiçbiri değişmemiş, aynen taş gibi duruyorlar. Onlar kim mi?
Sırasıyla: Muazzez Abacı, İbrahim Tatlıses, Emel Sayın, Nükhet Duru, Nilüfer, Kadir İnanır, Tarık Akan, Türkan Şoray, Perihan Savaş. Ajda Pekkan ve Sezen Aksu ise geceye katılmadıkları için bu tabloda yer alamadı.
n En iyi komedi dizisi ve komedi erkek oyuncu dalında ödül alan Tolga Çevik’in sahnede konuşma yaparken Salih Kalyoncu’nun adını anmaması hoş değildi tabii. Oysa programı birlikte var etmişlerdi.
n Saçları konuşulan iki kadın vardı. Biri Sıla, diğeri Hande Yener. Sıla saçlarını sarıya boyatmış. Geceye de kırmızı, göğüs dekolteli, uzun bir tuvaletle katılmıştı. Uzaktan görür görmez "Vayy, Cate Blanchett gibi olmuş" dedim.
Bir arkadaşım daha fena bir benzetme yaptı: "Yok yahu Brigitte Nielsen’e benzemiş. Hani vardı ya Sylvester Stallone’nin eski karısı". Hande Yener ise saçlarını gerçekten pembeye boyamış. Makyajıyla uzaktan -son günlerde söylendiği üzere- Marilyn Manson’ı andırıyordu gerçekten. Ama kıyafetiyle başka bir telden çalıyordu, biraz hanım hanımcıktı.
n İbrahim Tatlıses gecenin "müdahale eden adamı"ydı. Oturduğu yerden önce Tolga Çevik’e laf attı, sonra da Mehmet Ali Birand "Bu ödülü Galatasaraylılar adına alıyorum" dediğinde "O kaleci olmasa yanmıştınız" diye karşılık verdi.
n Dikkatimizden kaçmayan bir şey daha: İbrahim Tatlıses hapşırdı. Ve üç-dört adım ötesinde ayakta bekleyen koruması hemen yanına gelip beyaz bir mendil uzattı. Sanki adamcağız İbo’nun hapşırmasını bekler gibiydi, bu görev aşkına/titizliğine pes!
n Gecenin en güzel, en doğal kadını "Evlerinin Önü Boyalı Direk"i söyleyen Öykü’ydü. Herkes kendisine hayran kaldı.
n Gecenin en kötü giyinen kadınını açıklıyorum: Türkücü Seher Dilovan. Saçına taktığı kocaman tokadan tutun da kırmızı kıyafetindeki kuyruğun dalga dalga uzamasına kadar, hepsi ama hepsi kötüydü.
Ama bu da bir marifet galiba, çünkü epey bir süre gözümüzü Seher Dilovan’dan alamadık.
n En iyi giyinen kadın ise Pınar Altuğ’du. Sade, renkli, sempatik. Abartılı değildi.
n Bu yılın yeni sunucusu Aysun Kayacı, saçıyla kabarık kıyafetiyle Siren Ertan gibiydi. Meğer zaten üzerindeki elbise Siren Ertan’a aitmiş.
n Son olarak: Geceye katılanlara dağıtılan Altın Kelebek’in 35 yılını anlatan dergi tam bir magazin belgeseli gibiydi, herkes dönüp dönüp tekrar sayfalarına baktı.
Paddock anıları
n TAG Heuer saatlerinin davetlisi olarak pazar günü saat 10.30 gibi Formula 1’i izlemek üzere Paddock Club’ta aldım soluğu.
Girişte kartlarımızı okuttuktan sonra merdivenlerle yukarıya, ana girişe çıktık. Burası otel lobisi gibi, herkesin takıldığı geniş bir alan. Masaj yapılan yeri de var, Formula kıyafetleri satın alabileceğiniz mini mağazası da.
Buradan sonra ise sizi davet eden ya da biletini almış olduğunuz sponsor firmanın, daha doğrusu yarışacak takımların kendine ait özel salonları var.
Kural gereği, geçen yıl birinci gelen takımın salonu en başa konuluyormuş.
Geçen yıl Ferrari takımıyla Felipe Massa birinci geldiği için onlarınki en baştaydı. TAG Heuer’in sponsor olduğu takım Vodafone McLaren Mercedes olduğu için biz oraya konuşlandık.
n Sabah saatlerinde ortalık sakindi. Seyirci tribünleri tamamen boştu. Ben de kahvaltıya verdim kendimi. Bu arada kahvaltı dahil tüm yemekler, Viyana’da yaşayan Atilla Doğudan’ın ünlü catering şirketi Do&Co tarafından hazırlanmış. Doğudan’ın şirketi birçok uluslararası organizasyon yemeğinde karşımıza çıkıyor ve her seferinde gayet başarılı işler çıkarıyor.
n Saat 11.30 sıralarında başlayan F2 yarışları sırasında tam da bize özgü bir talihsizlik yaşandı. İki köpek piste fırladı. Ve bir tanesi yarış aracının altında fena halde ezildi. Nereden, nasıl girebildi piste o köpekler meçhul tabii.
n 13.00 gibi ortalık hareketlenmeye başladı. Tribünler giderek doldu. Cem Yılmaz’ın pit alanında gezinti yaptığı haberi geldi.
Başka Türk ünlülerini görmek üzere tüm takım odalarına girdim çıktım. Begüm-Adnan Şen, Cem Hakko-Ronit Gülcan, Emre İskeçeli-Jülide Ateş çiftlerine rastladım. Bir de Türk ünlümsügillerden Ece Gürsel vardı.
n Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım’ın pitstop’ta ve sahada attıkları turda tribünler ikiye ayrıldı.
Bir taraf alkışlarken diğer taraftan yuhalama sesleri duyduk. Gül çifti paddock önünden geçerken ise kibar bir sessizlik hakimdi. Paddock camiasında Hayrünnisa Hanım’ın türbanından çok ne kadar özensiz giyindiği konuşuldu. Kombinasyon şuydu nitekim: Turkuaz renkli bir ceket, dizaltından biraz uzun lacivert bir etek ve yüksek topuklu ayakkabılar. Özellikle bu ayakkabılarla bir türlü yürüyemedi Hayrünnisa Hanım. Sık sık eşinin koluna tutunmak zorunda kaldı.
n F1 yarışları başladıktan sonra paddock alanındaki insanların halet-i ruhiyesi şöyle oluyor. İlk start verildiği anda bir heyecan yaşanıyor. Balkon kısmına çıkıp beş-altı turun tamamlanışı izleniyor muhakkak. Ama daha sonra yorulup içeriye giriyor insanlar. Ellerinde şampanyalarla dev ekranlardan yarışı takip etmeyi tercih ediyorlar. Yani bir tür paddock kahvehanesine dönüşüyor ortam. Ne zaman ki son turlara girmeye başlıyor araçlar, tekrar balkon kısmına çıkılıyor. Kulakları tıkamayı unutmadan tabii.