Paylaş
Önceki gece Harbiye Açıkhava’da verdiği konserde -haklı olarak- öyle sinirlendi ki Ajda Pekkan, bir ara dedim ki “Şarkıdaki dize gerçekleşecek ve Ajda’nın intikamı çok acı olacak”.
Ajda neden mi sinirlendi?
Ses sistemindeki abuk aksaklıklardan dolayı.
Düşünün, dakika bir gol bir, konserin ilk şarkısında Ajda’nın sesini duyamadık!
Mikrofon kapalıydı, arızalıydı ya da her neyse; bir şey olmuştu işte.
Sonra Ajda’nın sesi gelir gibi oldu, ama hâlâ bir tuhaflık vardı.
Hani zabıta mekanlara gelir ve “Sesi kısın artık” der.
Mekanlar da sesi azıcık kısar ve eğlence o şekilde devam eder ya.
İşte o hesap, ses sahneden kısık bir şekilde geliyordu.
Ne orkestranın ne çaldığını tam anladık ne de Ajda’nın sesindeki dalgalanmaları...
İşin ilginç yanı Ajda ve sahnedekiler durumu önce -doğal olarak- anlamadı.
Seyirci ise isyandaydı.
Özellikle orta ve arka bölümde oturanlar “Ses yok” diye bağırmaktan helak oldu.
Organizatörler neden bu isyanı geç duydu anlayamadım.
Sonunda Ajda seyircinin sesle ilgili protestosunu duydu ve şarkı arasında olan bitene ne kadar üzüldüğünü söyledi.
Hatta duruma sinirlendi de... Ekibe döndü, “O kadar da prova yapmıştık” dedi.
Daha sonra ön sıralarda oturduğunu düşündüğü Gülşen’e doğru bakarak, “Sen ve ben en iyi seslerden biriyiz, bizim de başımıza bu geliyorsa...” dedi ve lafı yapıştırdı:
“Var bunda bir enayilik!”
Bu arada Ajda bu cümleyi söylerken Gülşen yerinde yoktu.
Ozan Çolakoğlu sahneden inince o da oturduğu yerden kalkmıştı.
PROFESYONELCE TOPARLADI
Peki sonra ne oldu?
Valla konserin ilk yarısı tamamen ses karmaşasıyla devam etti.
Ajda mecburen konseri sürdürdü.
Ses biraz düzelir gibi oldu ama arkadaki seyircilerden hâlâ “Ses yok” diye bağıran vardı.
İkinci yarıda kalkıp en arka sıraya oturdum. Ses nasıl geliyor diye bakmak için.
Seyirci sesten yine çok memnun değildi ama artık alışmış gibiydi, seslerini çıkarmadılar.
Zaten Rubato grubu ve “Petrol” şarkısının göbek havasıyla herkes olan biteni unuttu.
Ajda zaten o kadar profesyoneldi ki...
Seyircisinin bozulan moralini ikinci yarıda toparladı.
Konseri özellikle geç bitirip peş peşe bir sürü şarkı seslendirdi.
Bir bakıma kendisinden kaynaklanmayan bu aksaklıktan dolayı gönül almış oldu.
Keşke...
Ses aksaklığını bir yana bırakırsan nasıl bir konserdi derseniz şunu söylerim:
Aslında her telden çalan konsepti gayet güzeldi, üzerinde çalışılmıştı.
Önce dans hit’leri, ardından caz orkestrası eşliğinde farklı bir tondan söylenen eski Ajda klasikleri, hemen peşinden Rubato ve Ayta Sözeri eşliğinde alaturka ve göbek havası...
Böyle tarzdan tarza konarak konser vermeyi seviyor Ajda.
Arkasında ya da önünde manasızca akrobatik hareketler yapan, uzaktan bakınca Ajda’nın etrafında uçuşan sinekler gibi duran dansçıları da maalesef.
Keşke şu dansçı olayına artık yer vermese.
Olmuyor çünkü.
Tek başına kendisi zaten sahneyi dolduruyor, başka bir şeye ihtiyacı yok ki...
Başka Ajda yok
O zaman yazıyı bağlıyorum arkadaşlar...
Başka Ajda yok!
Böyle bir enerji...
Böyle bir sahne tutkusu...
Böyle bir çalışma disiplini...
Böyle bir kendine özen...
Böyle bir ses...
Gerçekten yok.
Gel gör ki bu ülkenin şartları Ajda’ya yetişemiyor. Ona layık değiliz yani.
Koskoca Ajda’nın konserinde öyle bir ses aksaklığı olabilir mi Allah aşkına?
Daha özenli ve titiz olunması, daha fazla çalışılması gerekmez mi?
Gerekir. Ama işte her işimiz yarım yamalak oluyor maalesef.
Paylaş