Restore edilip yeniden hizmete açılan Pera Palas’ta ilginç bir yemek vardı önceki akşam.
Söz konusu yemek, ıstanbul’a geldiği vakit Pera Palas’ta kalan ünlü polisiye yazarı Agatha Christie’nin 120. doğum günü şerefineydi. En son lisede Agatha Christie kitabı okumuş (ve orada donakalmış) biri olarak hem biraz nostalji yapmak hem de yenilenen Pera Palas’ı görmek adına kalkıp gittim. Önce Pera Palas’tan bahsetmeli... Giriş aynı, dokunmamışlar. Aslına sadık kalınmış. Esas değişiklik, daha önce depo olarak kullanılan alt katta. Buraya mutlaka inin. Bir adet spa yapılmış. Bir de şık restoran. Adı da -tahmin edileceği üzere- Agatha. Agatha Restoran’ın açık mutfağı özellikle görülmeye değer. ıstanbul’da böylesi yok. Hem mutfak hem genel ambiyans Monaco’daki Cafe de Paris Oteli’nin tepesindeki restoranı anımsatıyor. Otelin en çok hoşuma giden kısmı ise Orient Bar. Tam arzu edilen loşlukta ve sakin, hatta fazla sakin, orta yaşlı yabancılarla dolu... Gelelim Agatha Christie için verilen yemeğe... Yemek sırasında şenay Gürler’in başını çektiği tiyatro oyuncuları bir cinayet öyküsü canlandırdılar. Lakin tek kelimeyle berbattı. Agatha’nın eserlerine sinen sakin sakin cinayet çözme halet-i ruhiyesinden, yüksek burjuva inceliğinden eser yoktu. Oyuncular bol bol bağırıp çağırdılar. Kafamız şişti. Eminim bu davet için ıngiltere’den kalkıp gelen Agatha’nın torunu Bay Prichard’ın da içi şişmiştir. Keşke Sevil Atasoy’a verselerdi bu rolü. Muhakkak daha güzel kotarır ve hepimizi mest ederdi. Kısacası “yemeğin katili” bu cinayet canlandırmasıydı... Bu arada yemekte Agatha’ya dair detayları da öğrenmiş olduk. Birkaçı gerçekten ilginç, aktarmak lazım: * Agatha’nın hayatında 11 günlük bilinmeyen bir süreç varmış. (Neden 11 gün ve o sırada ne yapmış acaba? şu zamanda “bilinmeyen” bir 11 gün geçirmek mümkün mü? Cep telefonunu kapatsan mail atarlar, mail’ine bakmasan Müge Anlı filan seni aramaya kalkar fellik fellik.) * Agatha otobiyografisini yazmaya Irak’ta başlamış (Ortadoğu’ya yaptığı yolculukları sevdiğini biliyoruz Agatha’nın. Ama Irak detayı ilginçmiş. Neden Irak? Hemen bir bağlantı kurulsun: ıkinci eşiyle Bağdat’ta tanışmış.) * Bugüne kadar 2 milyardan fazla kitap satmış. (Buna kısaca “yarasın” diyebilir miyiz?) * Meşhur karakteri Poirot’nun resminin kitap kapaklarına çizilmesine izin vermezmiş Agatha. (Heyhat! Bir televizyon çocuğu olarak Poirot deyince aklıma direkt onu filmlerde en çok canlandıran Peter Ustinov geliyor sevgili Agatha...) * 1958’de Dedektiflik Kulübü’nün başkanlığını yapmış, ama hiç “konuşma yapmama” şartıyla... (Giderek Agatha’nın hayatını bir “gizem stratejisi” üzerine kurduğunu düşünmeye başladım.) * Kitaplarına dair fikirler her zaman en beklemediği anlarda gelirmiş: Yolda yürürken, mağazada gezerken... (O zaman ne yapıyoruz? Nişantaşı’na çıkıp vitrinlere bakıyoruz. Belki beyne bir fikir gelir, bir güzel çok satan kitap olur D&R’larda.)
AKP’de çalışan “hayır”cı Nişantaşılı
Bir sosyal kelebek olarak o yemekten bu davete konup durduğumdan, her biri diğerinden daha ilginç olan/olabilen (neyse ki) insanlarla tanışıyorum. Ve hikayelerini dinlemek güzel oluyor. Bunlardan biri de oydu işte: AKP’de çalışan ‘hayır’cı Nişantaşılı kadın. Çok kestirme oldu biliyorum, o yüzden aç kapıyı bezirganbaşı biraz: Kendisi hali vakti yerinde, işinde gücünde, hoş bir kadın. Referandumda “hayır” oyu verenlerden. Ama AKP’ye girmiş, epeydir de çalışıyormuş aktif olarak. Yakın arkadaşları ona “delirmiş” gözüyle bakıyormuş. O yüzden artık kimseye söylememe kararı almış partide çalıştığını... Stratejisi de ilginç, kısaca diyor ki: “Bizim gibiler girip çalışmalı ki, ne olup ne bitiyor görelim, olayı normalleştirelim.”
Merak konusu...
* Özgür Aras’ın, çok çok eskiden Academy 14 olan Tepebaşı’ndaki mekanı “Eelence” adıyla yenileyerek işletmeciliğe soyunması üzerine: Mekanın nasıl bir şey olacağı... * Ünlü aranjör ve davulcu Murat Yeter’in enstrümantal albümünün ne zaman çıkacağı ve bu albümde yer alan tek vokalli şarkı olan “Gönlümün Efendisi”nin “Damardan Top 10”da bir numara olup olmayacağı... (Olur, olur; Ebru Gündeş söylüyor şarkıyı, çok iyi çook.) * Facebook, Twitter üzerinden siyaset konuşanların, kısacası sosyal ağ aktivistlerinin ilerde bir parti kurup kurmayacakları ve parti adının “sosyalağa” olup olmayacağı... * 8 istanbul’un yaratıcısı Aliye Turagay’ın şişhane’de bu akşam açılacak Bird adlı mekanının, bölgenin yeni “in” mekanı olup olmayacağı... Tıpkı geçen kış Public’in patlaması gibi...