Adriana Lima’nın sevgililerinin peş peşe Türk oluşu değil de, esas şaşırtıcı olan şu aslında:
Birbirine tamamen zıt dünyalara sahip insanlarla sevgili olabilme yeteneği...
Metin Hara spiritüel içerikte yazan bir yazar ve modern çağ şifacısıydı.
Emir Uyar ise onun tam tersi.
Aile şirketinin ikinci kuşak temsilcisi.
Alman Liseli, ardından Amerika’da işletme ve ekonomi eğitimi görmüş.
İşte o geceden notlar:
◊ Mekandaki tüm kadınlar Defne’yi performansı boyunca büyük bir hayranlıkla baştan aşağı süzdü. Hatta bir kadın arkadaşımın şöyle dediğini duydum: “Valla bu kadın benim idolüm, 47 yaşında ve taş gibi!”
◊ Defne Samyeli de o kıskançlıkla karışık bakışların farkında. İşi hayli zor aslında.
◊ Normalde mekanlarda canlı performans yapan solistler bu denli pür dikkat izlenmez. Ama Defne Samyeli sahnesinde durum değişiyor işte. Herkes onu gözlerini bir saniye ayırmadan izliyor. İlginç bir durum.
◊ Son zamanlarda sevgilisi Cem Yılmaz’ın sahnesinde sık sık görünmesi galiba şöyle bir algıya da neden olmuş. İkisinin beraber sahne aldığı filan sanılıyor. Şöyle diyeni duydum çünkü: “Ee, Cem Yılmaz neden hâlâ çıkmadı?”
◊ Bir yandan Defne Samyeli sahnesini geliştirmiş: Araya konulan Fransızca şarkılar, yorumlaması zor şarkıların gayet profesyonelce üstesinden gelme...
Boş mu dolu mu
Akşam saat sekiz civarı. Caddebostan’daki yoga stüdyosunun önü tıklım tıklım.
Herkes ayakkabılarını dışarıdaki raflara bırakıyor.
Bir mabede girermiş gibi.
Ben de ayakkabımı çıkarıp rafa koyuyorum.
İçeride çıplak ayak dolanırken bir saat önceki yoga dersine katılanlar aniden salondan çıkıyor. En az 25 kişi.
Hepsinin yüzünde bir huzur ve bir sırıtma hali.
Yeni gelenler olarak sıramızı bekliyoruz.
Herkesin elinde salonun üyesi olduğunu gösteren kartlar.
Özellikle eylüle doğru düğünlerin sayısı hızla artacak.
“Bu yaz altı düğüne davetliyim, hepsi de başka başka yerlerde, ne yapacağımı şaşırdım” diyen bir tanıdık, kara mizah gibi yaşanmış bir hikayeyi anlattı daha sonra:
“İnsanların o bir gecelik seremoni için neler yaptığına inanamazsın.
Bir şirkette çalışan orta düzey yönetici bir arkadaşım vardı.
İyi bir otelde gösterişli bir düğün yapmak istiyordu. Yaptı da.
Ama sonuçta maaşı belli. Düğün için bankadan yüklü bir kredi çekti.
BEBEK OTEL’İN TERASI
The Stay ekibine geçtikten sonra yenilenen Bebek Otel’in bu yaz ilk kez hizmete açılan terasından manzara olağanüstü.
Sadece Boğaz’a değil, arka taraftan yükselen nefis bir yeşilliğe de bakıyorsunuz.
İşte o an “İstanbul hep böyle kalsa” diyorsunuz.
Dikkat, atıştırmalık/paylaşımlı tabaklar pahalı. 100 liranın üstünde.
ANTON PERAN
Videoda yok yok.
Sol baştan ‘trap rap’ usulü sayalım:
Biberonla beslenen kaplan yavrusu (Arap zengini edası).
Zengin muhitten lüks bir ev (olmazsa olmaz).
O muhite yakışan bir adet sıra dışı lüks otomobil (‘Batmobil’ kafası).
Bu tarz abartıları hiç sevmediğim halde cumartesi gecesi Binbir Direk Sarnıcı’nda yapılan partiye adım atar atmaz, o taşkın cümleleri peş peşe sayıklama ihtiyacım hissettim.
Nedeni basit:
Binbir Direk Sarnıcı, Yerebatan Sarnıcı’ndan sonra şehrin en büyük hacimli sarnıçlarından biri.
İçine girer girmez anında geçmişe, ta 4. yüzyıla ışınlanıyorsunuz.
Çünkü rivayete göre sarnıç o dönemde İmparator 1. Konstantin tarafından yaptırılmış.
Bir başka teori ise 6. yüzyılda, İmparator Jüstinyen’in sarnıcı yaptırdığı...
Mardin Kızıltepe’de sokakta yürüyen gençlerden biri yeni dikilmiş orta boy bir çınar ağacını garip bir öfkeyle yerinden sökmeye çalışıyor.
Sonunda başarıyor da.
Ağaç çat diye kırılıyor.
Daha önce buna benzer tuhaf öfkeler görmüştük.
Kedilere köpeklere durup dururken işkence eden mi istersiniz ya da hayvanlar için sokağa bırakılmış bir kap suyu durup dururken deviren mi...
Hayvanlara, bitkilere karşı artan bu ani öfkenin nedenini anlamak mümkün değil.