“Ne bileyim” dedim, “Hem bize ne?” Sonra anladım. Ajda’nın yaşından dolayı böyle söylüyordu.
O yaşta artık bu kadar yoğun tempoda çalışmaya gerek olmadığını düşünüyordu. Tam da bunun üzerine okudum: Ajda 2019’un en çok kazanan ismi olmuş. Bir yıla 65 konser ve iki reklam filmi sığdırmış.
Dahası, eylül ayına kadar da konser takvimi doluymuş.
Ajda’nın daha çok para kazanmak için konserden konsere koşturduğunu düşünmüyorum.
Konserleri çalışmak olarak görmediğini de.
Onun hayattan zevk alma şekli bu.
Ve neden hâlâ belli bir yaşa gelince hayattan alınan zevklerin bitmesi gerektiğine dair kalıplar var?
Ajda bunları
Durup dururken bir hesap ortaya bir şey atıyor, sonrası zincirleme trafik kazası gibi:
Sosyal medya o iddiayla, o gizli saklı görüntüyle çalkalanıyor...
Önceki günlerde de öyle oldu.
Danla Biliç ve Aleyna Tilki’li bir iddia ortalığa saçıldı, gerisi toz duman.
İkili hakkında fotoğraf ve video Google’lanmış durmadan.
Birçok site de böyle şeyleri kullanıyor.
O tadın matematiği az çok şudur: Sırlar, büyük masalar, dostluklar, kavuşan/kavuşamayan aşklar, azıcık komedi azıcık hüzün... Çoğu İtalya’da, çoğunluğu İtalyan karakterlerden oluşan Özpetek filmlerinin yüzde yüz yerlisini izledim önceki gece:
“Biz Böyleyiz”.
Film kesinlikle Özpetekvari olmuş, peki ya başka?
Aklımda kalanlar şöyle:
FİLMİN 1 NUMARASI
◊ Boran Kuzum açık ara filmin 1 numarası!
“İbiza’ya direkt uçuş olsa ne güzel olurdu” dedi diye.
İyi de söylediyse söyledi, ne var bunda?
Şeyma’nın hayat penceresinden/tarzından baktığınızda bu gayet makul bir istek.
“Tek derdi bu mu? Ülkenin bin türlü sorunu varken...” diye cümleye başlayanlar da hiç samimi değil.
Sanki herkes her sorunu gerçekten önemsiyormuş gibi...
Sadece duyarlılık testinden 10 puan almak istiyorlar, hepsi bu.
Şeyma bu konuda haksız
Taksicilerin trafik stresi
◊ Artık taksi şoförleri iki saniyeliğine dahi trafik tıkandı mı şu cümleyi kuruyor: Abi, çok trafik varmış burada.
◊ Trafik açılıp ilerlense bile şoför dert yanmaya devam ediyor: Abi başka yoldan mı gitseydik...
◊ Navigasyonun verdiği süre 40 dakika ise ve gidilen yere 38 dakikada varıldıysa her taksi şoförü aynı cümleyi kuruyor: Abi yine çok iyi geldik, bakma yani.
En son nerede
◊ DANS ETTİM...
Soho House’da. Yüzde 60’ı yabancı olan bir kitle, iyi bir müzik, beklenmedik bir dans ortamı. Bayağı iyiydi.
Atiye dizisinin kaynağı olan “Dünyanın Uyanışı” kitabının yazarı Şengül Boybaş meğer çok uzun bir süredir ünlülerin fal danışmanıymış.
Ona fal baktıranların kısaca “Şuşu” diye seslendiği Boybaş’ın müdavimi olan isimlerden biri de Reza Zarrab’mış. Tutukluyken bile asistanı aracılığıyla Boybaş’a uzaktan uzağa fal baktırmış Zarrab. Sadece Zarrab değil elbet. Misal, Adriana Lima da Boybaş’ı ziyaret eden ünlüler arasında...
Bu arada fal bakıyor olmak elbette ayıplanası bir şey değil.
Ama Boybaş röportajlarında şimdiye kadar bu yanından pek bahsetmemiş.
Buket Uzuner’in karakterleriyle ilgisi var mı
Everest Yayınları açıklama yapınca ilgimi çekti.
Nasıl bu dönemde her önüne gelen ‘influencer’ ise kitlenin geri kalanı da oyuncu.
Bir oyunculuk kursuna gidip üç-dört ay ders almış, birkaç tane menajer tanımış, bir dizinin iki bölümünde hasbelkader üç sahne gözükmüş olan bile oyuncu.
Oysa bir durun değil mi, daha yolun başındasınız.
Bir yandan da “Oyuncuyum” demek çok havalı, onun da farkındayım.
“Hangi diziydi o, yayından kalktı galiba?” dediğinde de bozuluyorlar üstelik...
O yüzden insan düşünmeden edemiyor:
◊ Paris’te yılbaşı gecesi tüm metropoller gibiydi: Şehrin yerlisi kutlamalar için sokaklara taşmayı pek tercih etmedi, çoğunlukla turistler alanlardaydı.
◊ Nitekim kutlamaların yapıldığı Champs Elysees erken saatlerde trafiğe kapandığında bulvara akın edenler hep turistti.
◊ Yılbaşı gecesinin ilerleyen saatleri ise yine her metropolde olduğu gibi şenlikli bir kabustu: Berbat bir trafik, taksi bulamama hali, saatlerce yürümek zorunda kalmak...
◊ Dahası, taksi bulduğunda bile şoförün istediği parayı vermek zorunda kalma hali. Misal: İki adımlık yere 50 euro isteyen taksiciye dahi rastladım o gece.
◊ Paris’e özgü garip sürprizler de vardı tabii. Mesela hiç tanımadığım birinin yolda yürürken yanıma gelip -alkolün de etkisiyle tabii- “Mutlu yıllar” diyerek şap şup beni öpmesi (merak edene, yanağımdan!). Doğrusu önce şaşırdım, sonra bu medeni cesareti sevdim.
Bu mudur yani mösyö
Yılbaşı gecesi Paris’inde başıma gelen ilginç bir olay daha: Gece yarısı Le Piaf adlı kulüpteyiz.