Paylaş
Röportaj yapmak üzere buluşuyoruz.
O zamanki Deniz’den aklımda kalan ilk şey:
Liv Tyler’a çok benzediği, ayrıca gayet zeki bir manken olduğu...
Deniz o dönemin ruh halini yıllar sonra gazete için yaptığımız bir sohbette şöyle anlatmıştı:
“Sabahtan akşama değişebilen bir ruh halim vardı.
Çünkü her şeyin başındaydım. Kendi paramı kazanmaya yeni başlamıştım.
Bir de buna herkes tarafından tanınma süreci ekleniyordu.
Hareketli ama yorucu bir ruh haliydi.”
Yıl 2004. Dergi kapak çekimi için bir araya geliyoruz Deniz’le.
Deniz’in o yıllara yönelik hatırladığı şey şu:
“Yavaş yavaş değişmeye başlamıştım. Çevrem değişiyordu, bencilliğim azalmıştı, arkadaşlarımı önemsiyordum.
Okuduğum bir kitapta şöyle der: İnsanın ruh hali 7 senede bir farklı boyuta girer ve değişirmiş. Tabii o değişime izin verirseniz.”
Yıl 2009. Deniz’le bu kez Elle Dergisi’nin davetinde bir araya geliyoruz.
4.5 aylık hamileyken.
O günlerde özel hayatı yine çalkantılı.
Sevgilisi Efe Önbilgin’le ayrılmış ama bebeğini doğurmaya kararlı.
Deniz, “Sanki buzdolabından sperm çaldım” diyor, Efe ise “Bir ilişki bebek doğurur, bir bebek ilişki doğurmaz”.
O günler geçti. Deniz’in kızı büyüdü.
Geldik bugünlere...
Deniz Akkaya şimdilerde Selin Ciğerci’ye söyledikleriyle gündemde.
Hızını alamayıp çılgınca saydırmış da saydırmış.
“Yapamazsın, çocuk sahibi olamazsın” diye diye...
Oysa bir dönem GZone’a verdiği röportajda hevesle şöyle diyordu:
“Popüler olmaya başladığım dönemde diğer ünlülere göre çok daha fazla gay, lezbiyen, transseksüel ve travesti arkadaşım vardı. Bir gay barda röportaj veren ilk ünlüydüm.”
İnsanın ruh hali 7 senede bir farklı boyuta girer demiş ya Deniz.
Şimdi onca yıldan sonra tekrar başladığı yerdeki ruh haline mi geri döndü acaba?
Bu gereğinden fazla taşkın öfkeli halleri ister istemez buna işaret ediyor...
Herkesin sarıldığı
o klişe söylem
Neden başta popüler figürler olmak üzere hepimiz başına gelen en ufak bir olayda şu söyleme sarılıyoruz:
“Beni yok etmeye çalışıyorlar, beni çekemiyorlar, üzerimde oynanan büyük bir oyun var.”
YouTuber Enes Batur da karantina ihlali yapınca öğrenci yurduna götürülmüş ve hemen o klişe söylemle çıkmış hayranlarının karşısına:
“Üzerimde oynanan alçakça, kalleşçe büyük bir oyun var.”
Kurallar uygulanmış, yapılması gereken yapılmış; ne oyunu ne kalleşliği yahu?
Celallenmeyip efendi gibi “Hata ettim” demeyi kimse içine sindiremiyor.
Ajda’nın hayatı
film olsa...
Madonna “Kendi hayatımı en iyi ben anlatırım” diye yola çıktı ve hayatını anlatan film için uzun süredir senaryo çalışması yapıyor.
Ne kadar kendisi kaleme alsa da Madonna elbette cüretkâr olacaktır, çünkü hayatını bunun üzerine inşa etti. Ama başarısı kadar başarısızlığını da kaleme alabilir mi, orası meçhul...
Peki bizim popüler kültür sularından kimin hayatını film olarak izlemek isterdiniz?
Kendi adıma en çok Sezen Aksu ve Ajda Pekkan.
Aslında bırakın filmi, bu iki ünlünün hayat hikayesi hakkında yapılmış bir belgesel bile yok.
Bu açıdan hayli kısır bir ortamdayız.
Paylaş