Paylaş
2009’dan 2010 yılına girilen yılbaşında 18 yaşına giren bir genç ailesine “Anne baba, ben ileride kişisel hesabımdan fotoğraf ve video yayınlayarak para kazanacağım” deseydi, herhalde asla ciddiye alınmazdı.
Oysa 2010’ların en havalı mesleklerinden biri oldu sosyal medya fenomenliği ya da daha çok bilinen adıyla ‘influencer’lık.
Hatırlayın, ilk başta çok azdı ‘influencer’.
Kimi evde yaptığı amatör yemekleri hesabına koyarak kısa zamanda gurme oldu.
Bir başkası sırt çantasını aldığı gibi kendini yollara vurup kayalıkların tepesine çıktı, en ücra yerlere girip çıkarak fotoğraf uğruna helak oldu.
Gardırobundaki kıyafetleri her gün başka şekilde kombinleyip apartmanı önünde fotoğraf çektiren de kısa sürede moda gurusu...
Evet, her şey çok hızlı gelişti ve artık 2020’ye girerken alışkanlıklarımız bambaşka!
SEYAHATLER DEĞİŞTİ
◊ Bir yere gittiğimizde artık ilk refleks şu: Cep telefonunu çıkarıp orayı Instagram’ın hikaye bölümünde paylaşmak. Hem de ilk saniyede.
◊ Yayın yapmadan duramaz olduk: Yolda yürürken cep telefonu kamerasına konuşmak delilik emaresi değil, artık sıradan bir “kişisel medya” olayı.
◊ DM’den yürüme olayı çıktı: Önce peş peşe fotoğraf “like” ederek karşı taraftan hoşlandığımızı belli ettik, sonra o kesmedi direkt DM’den yürümeler başladı.
Eh, an azından şu belli oldu: İnsanoğlu ve kızının en temel alışkanlığı olan flört, şekil değiştirse de özü hep aynı kalacak.
◊ Seyahat etme alışkanlığı tamamen değişti: Bir yere gitmeden önce tur şirketlerinin sayfasına bakmak 2010’dan önceydi. Artık herkes Instagram’a bakıyor ve oradan karar veriyor gideceği yere.
Dahası, Instagram’da görülen o kusursuz seyahat fotoğrafının peşine düşülüyor.
İlla o fotoğrafın aynısı çekilecek, aynısı!
İLİŞKİ VE MESLEK ANLAYIŞI ARTIK BAŞKA
◊ Meslek anlayışı altüst oldu: Bu 10 yıl içinde sayısız gezgin ‘Instagrammer’la sohbet ettim. Hiçbiri üniversitede aldığı eğitim üzerine bir iş yapmayı düşünmüyordu!
“Gezmek varken neden mesleğimi yapayım?” diyordu. Çoğu hâlâ öyle. Hem geziyor hem de dijital medya etrafında dönen ve ofis gerektirmeyen işler yapıyor.
◊ Sitemler de değişti: Önce “Beni like’lamamışsın” ile başladı, sonra “Beni neden takipten çıkardın”la devam etti. Derken, “Benimle olan fotoğrafını neden hikayende paylaşmadın” diyenlere rastladık. Anlayacağınız sitem etme şekillerimiz çok değişti, hem de çok.
◊ İkili ilişkiler zorlaştı: Hem de nasıl! Bir kere dijital kıskançlık var artık. Sevgililer birbirlerinin DM mesajlarını ölesiye merak ediyor. Ayrıca birine ekstradan like ya da yorum mu kondurdun; günlerce ayıkla pirincin taşını artık...
◊ Peki ya ilişki biterse? İlk yapılan iş sevgiliyle paylaşılan fotoğrafları silmek oldu...
Daha radikal alışkanlıklar da edindik tabii, bloklamak gibi...
Bir de Instagram dünyasıyla beraber sevgili ya da flört adayları seçeneklerimiz milyona ulaştı. O kadar seçenek varken de sadece bir kişiye odaklanmak çok zorlaştı!
Instagram nereden nereye geldi
2010 yılı başında Kevin Systrom ve Mike Krieger tarafından kurulan Instagram’ın App Store’da yerini alması kasım ayına denk geliyor.
Gerisi çorap söküğü:
Aralık 2010’da 1 milyon kullanıcıya ulaşıyor Instagram.
Eylül 2011’de ise 10 milyon kullanıcıya...
Sonrası malum, Facebook tarafından satın alınma ve peş peşe yenilikler...
The Witcher yeni GOT mu?
Meğer bilgisayar oyunu tutkunlarının merakla beklediği yapımlardan biriymiş “The Witcher”.
Kardeşim söyledi, oyunda öyle felsefi cümleler varmış ki, hepsini çoktan kazımış zihnine.
O yüzden onunla beraber izlemeye başladım “The Witcher”ı.
Henüz bitirmiş değilim, ama gördüğüm şu:
◊ Dizide yaratılan dünya o klişe deyimle tam bir görsel şölen.
◊ Yeni bir “Game of Thrones” mu (GOT) emin değilim, ama evet benzer evrenlerde geçiyor nihayetinde. Lakin “Game of Thrones” gibi herkesi kendine müdavim yapacak gibi görünmüyor “The Witcher”.
◊ Henry Cavill rolüne cuk oturmuş. Geralt rolü için nasıl egzersizler yaptığı şu sıra en popüler YouTube aramalarından biri. Ben de baktım ve an itibarıyla Henry Cavill’in egzersizlerine kılım. Çünkü kıskandım, net!
Paylaş