‘100 TIR alan koca’ adlı eser

Türkçe pop mahallesinin dobra kadını Demet Akalın instagram hesabında şeffaflığın sürreal sınırlarını zorlamaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Bakınız bir ara cam batan güzelim ayağını paylaşmış ve takipçileri “Ne ayak?” olmuştu.
Oysa cam batan Türkçe pop ayağı adlı o instagram eseri pekala herhangi genç bir sanatçının modern sanat işi olabilir, olanca gerçekçiliği ve zulümcü röntgenciliğiyle ultra zenginlerden birinin koleksiyonuna girebilir, o bienal senin bu bienal benim iştahla gezebilirdi, ama heyhat.
Bu işler kader, kısmet, menajer kıvraklığı. Be yarim...
Şimdi de şirketi için 100 TIR alan kocasının gururlu fotoğrafını paylaşmış Demet Akalın.
Kendisinden (sanki) her gün Monet’nin Şemsiyeli Kadın tablosu ayarında romantik izlenimci kareler bekleme hezeyanına kapılmış takipçi ordusundan çatlak sesler yükselmiş tabii: Bu ne şimdi Demet Hanım? Vık vık.
Oysa 100 TIR alan Gururlu Koca adlı eser de tıpkı cam batan Türkçe pop ayağı gibi değerlendirilmeli.
Bu iki eserde de şöyle demek istiyor DA:
Ayağıma cam batıyor, ben de sizdenim...
Kocam Ferrari değil, bak işi/vatanı için TIR alıyor, naber kız Paramparça Keriman?
Bu arada 100 TIR alan Koca adlı eserde Okan Bey’in de o pek gururlu, bol Türk/İtalyan karma styling’li ve “Bu TIR’ları tez Avrupa’ya yollayın len!” bakışlı/dış ses dublajlı katkısını es geçmeyelim.
En kısa sürede bu esere de bir güncel sanat olarak hakkını teslim edelim, derim.
Misal: Sadece bu kareyle yetinmeyip 100 TIR ve Okan Bey’i bir arada görmek isteyenler için özel günler yapılabilir.
Sadece 100 TIR’ı görmek isteyenlere de indirim yapılır, bir de TIR’la Avrupa seyahati vaat edilebilir (TIR’la Avrupa’ya iltica edecekleri sosyal sorumluluk kapsamında ele alabilirler...)
Neyse, her fikri de ben saçmasam diyorum. Bu kadar yeter.
Hem bir TIR’ım bile yokken şu garip dünyada.

Haberin Devamı

‘100 TIR alan koca’ adlı eser

Bıktırıcı şeyler

* MODACILARIN ŞAKŞAKÇILARI

Mercedes Benz-Fashion Week İstanbul’dan dışarıya yansıyan şimdilik şu:
Modacıların ünlü-ünsüz arkadaşları var. Doğal olarak.
İşte, onların sosyal medya hesaplarındaki mütemadiyen coşmalarına tanık oluyoruz.
“Ayy nasıl da güzel koleksiyondu. Su gibiydi. Aktı gitti. Hele X manken, maşaallah canım benim, nasıl da yürüdü!
Peki o renkler, ah o renkler!” filan gibi fena klişe, çok samimiyetsiz, abartmanın son perdesi coşmalar...
Olan modacı o genç arkadaşların markasına oluyor. İnsan soğuyor. Mesafe koyuyor. Ben olsam sosyal medya yasağı koyarım, o derece.

* HUGH JACKMAN’IN TÜRKLÜĞÜ

Hugh Jackman’ın büyük büyük babasının bir şekilde Türk olduğundan/olabileceğinden bahsetmesinden, “Aslında ben Türk’üm” diye diye coşmasından bıkmaya başlamış, hatta “Yakında bu sünnet de olur” diye çemkirmeye başlamıştım ki adama nazar değdi, iyi mi!
Haliyle tipik/kıyamayan o Türk duygusallığı devreye girdi:
Canım Hugh hemen iyileş lütfen.
Öyle Boğaz’da tekne gezilerine çıkarsan fıldır fıldır, ses tellerin kanar usul usul tabii.
Bu Boğaz’ın havası çarpar adamı, başka yere benzemez.
Uzanıp Kanlıca’ya sor istersen Sezen’e, sana anlatır.
Belki seni anlatan güzel bir şarkı da yapar.
Hadi öptüm.

Yazarın Tüm Yazıları