Meczup

Yaşıyoruz. Çoğu zaman nefes bile aldığımızı fark etmeden. Oysaki içimizde bir can var. Her zerremize hükmediyor. Yaşıyoruz, içimizdeki 'can'ı hissetmeden...

Haberin Devamı

Büyük bir okyanusun içinde yol alan küçücük bir takanın, kendi özgürlüğüne yüzmesi gibi… Fakat onu da itekleyen bir güç var. Rüzgâr…

Halil Cibran, Lübnan asıllı bir yazar. 19. yüzyılın tükenmeye yüz tutmuş yıllarından birinde doğmuş. Doğduğu toprakların terk edilmiş zenginliğinden çok uzaklara göçmüş. Ama dayanamamış, geri dönmüş. Doğu ile Batı arasında bir düşünce yolculuğu yapmış. Hayatını romanlarla, denemelerle, öykü ve resimlerle boyamış.

'Meczup' adlı eseri, onun gençlik yıllarının en önemli ürünlerinden biri… Öyle kısa, ama öylesine derin ki… Yeryüzünü yatay bir şekilde kaplayan okyanuslar kadar büyük değil belki, ama yeryüzünün dip noktasına doğru uzayan bir gölet gibi derin. Bazen, okuyanı nefessiz bırakıyor.

Haberin Devamı

Halil Cibran’ın bu değerli eserini Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlar’nın “Modern Klasikler Dizisi” içinde tekrar okuma fırsatı buluyoruz. Kenan Sarıalioğlu, son derece akıcı bir Türkçe ile dilimize kazandırmış bu başyapıtı… Eğer bir gün tükenirse yeryüzündeki nefes, çok yazık olur Meczup’u tanımadan sönüp gitmek. Bu nedenle hemen okuyun değerli kitabı. Öykülerin içine gizlenmiş, derin felsefi düşünceler bulacaksınız. İşte kitaptan küçücük bir bölüm:

Üç Karınca

“Üç karınca, güneş altında yayılmış uyuyan bir adamın burnunda karşılaştılar. Her biri kabilesinin geleneklerine göre birbirleriyle selamlaştıktan sonra, biraz çene çalmak için orada durdular.

Birinci karınca söze başladı: ‘Bu tepeler, bu vadiler, bugüne kadar gördüğüm en boş yerler; bütün gün tek bir tohum aradım, ama boşuna.’

Haberin Devamı

İkinci karınca şöyle dedi: ‘Ben de, her köşeyi, her aralığı yokladımsa da, bir şey bulamadım. Sanıyorum, halkımın ‘hiçbir şeyin bitmediği, kımıldamayan kumlar’ dediği şey budur!’

Bunun üzerine, üçüncü karınca başını kaldırdı ve şöyle dedi: ‘Dostlarım, biz şimdilik Ulu Karınca’nın burnunda duruyoruz. Güçlü ve sonsuz bir karınca, gövdesi tümünü göremeyeceğimiz kadar büyük, gölgesi bizim sınır çekemeyeceğimiz kadar geniş, sesi bizim duyamayacağımız kadar kuvvetli; her yerde var olan yüce güçtür o.’

Üçüncü karınca bunları söylerken, öbür ikisi birbirine bakıp gülüştüler. O anda, adam kımıldadı ve uykusunda elini kaldırıp, burnunu kaşıdı. Üç karınca da ezildiler.”

Yazarın Tüm Yazıları