Bir karpuzun öğrettikleri

Henüz ilkokul çağında bir çocuktum. Perşembe günleri babamın Yalova Çınarcık’taki mobilya dükkânının önüne pazar kurulurdu. Cadde boyunca uzayan pazardan insanlar gelir geçer, bağırışların arasında renkli görüntüler göze çarpardı. Severdim o hengâmeyi.

Haberin Devamı

Sıcak bir yaz günüydü. Babam elime 20 lira tutuşturdu, "Hadi git şöyle güzel, sulu bir karpuz al da gel" dedi. Ben de pazarın sebze ve meyvelerin satıldığı kısmına doğru yürüdüm ve karpuz satılan bir tezgâhın önünde durdum. Adama parayı uzattım, sulu bir karpuz istedim. Adam bir karpuzu alelacele eline aldı ve poşete koyup bana uzattı. Paranın üstünü aldım, dükkâna gittim. Karpuzu poşetten çıkarıp dolaba koyacaktık ki ne görelim? Karpuz çürük ve bir kısmı da yarık. Babam bunu görünce biraz da kızarak "Hiç bakmadın mı alırken?" dedi. Ben omuzlarımı silktim. Ne bileyim? İnsan güveniyor işte... Karpuzu olduğu gibi poşete koydu. "Al bunu, o esnafa götür ve benim babam da esnaf, bana çürük karpuz vermenizi çok ayıplamış de!" dedi. Ben karpuzu elime aldım. Epeyce yürüdükten sonra tezgâhın başına geldim. Elimde karpuzla adama seslendim: "Amca bu karpuz çürük çıktı, değiştireceğim. Benim babam esnaf, dedi ki..." derken, adam sinirlenip "Sen onu benden almadın ki, neyi değiştiriyorsun hadi yallah!" demesin mi? Neye uğradığımı şaşırdım. Karşımdaki dev gibi adam gözümün içine baka baka bana yalan söylüyordu. "Hayır!" dedim, buradan aldım. Bak, poşet bile sizinkilerden... Diğer müşteriler bu olaya tanık oldu. Adam rezil olmayayım diye düşünmüş olacak ki, "Ben çürük karpuz satmam, ama gel madem ben sana yenisini vereyim" dedi. Eline bir karpuz aldı. Ben bu kez, poşete koymadan önce "Bakabilir miyim o karpuza?" dedim. Gene yüzü asıldı. Gösterdi. "Kesmece bu!" dedi, bir dilim kesip çıkardı. "Bak kıpkırmızı. Bizde hile olmaz!" deyip poşete koydu. Oysa gerçek bambaşkaydı, çocuğum diye bilmiyor muyum sanki? Uzatmadım, gerisin geri dükkâna gittim. Babam elimdeki karpuz poşetine baktı, “Ne yaptın?” deyince “Değiştirdim!” dedim, “Aferin!” dedi. Bir karpuz bana, güveni ve hakkını savunmayı öğretmişti. İşte bu sebeple, çocuklarınıza sorumluluk verin, yol yordam öğretin, onlara güvenin. Yanlış bir şey yaptıklarında da azarlamak yerine öğrenmesine önayak olacak bir davranış biçimi geliştirin. Benim babam öyle yapmıştı. 

Haberin Devamı

Düşündüren bir kitap

Haberin Devamı

Yaşam boyu özel düşük proteinli diyet tedavisi uygulamak zorunda olan fenilketonürili (PKU’lu) gençlerin ve çocukların ilham veren hikâyeleri, PKU Aile Derneği tarafından Hikayen Işığım Olsun kitabında bir araya getirildi. Türkiye’nin dört bir yanından ilk olarak 16 PKU’lu gencin ve çocuğun yaşam hikâyesini anlatan kitap, PKU’lu bireylerin tıbbi ve beslenme tedavisine uydukları takdirde her konuda başarılı olabileceklerini gözler önüne seriyor.

Anne ve babadan genler yoluyla geçen kalıtsal bir amino asit metabolizma bozukluğu olan PKU, karaciğerdeki bir enzimin eksik çalışması ya da hiç çalışmamasından kaynaklanıyor. Bu hastalıkta proteinler vücutta dönüşemediğinden kanda ve vücudun çeşitli dokularında birikiyor. Bu da kalıcı ve ilerleyici beyin hasarına neden olabiliyor. PKU tanısı, yenidoğan tarama testi ile belirleniyor. PKU’lu bireyler protein yönünden yüksek besinleri hayatları boyunca hiç tüketmezken bazı besinleri ise sınırlı olarak tüketebiliyor. Şeker, bal, reçel, pekmez, sıvı yağ ve özel düşük proteinli ürünler, PKU’lu bireylerin çoğunlukla serbest olarak tüketebildikleri besinler.  Kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir, kuru dut gibi kurutulmuş meyveler, uzman diyetisyen önerdiği takdirde sınırlı miktarda listeye eklenebiliyor. Kırmızı et ve et ürünleri, tavuk, balık, süt ve süt ürünleri, yumurta, kuruyemiş, soya, tofu ve aspartam içeren gıdalar ise tamamen yasak besinler arasında yer alıyor. PKU’lu bireyler yüksek protein içeriğine sahip besinleri alamadıkları için, yerine, özel tıbbi formulalar tüketiyor. Bu ürünler, bireyin büyüme ve gelişmesi için gereken uygun miktarda proteini sağlıyor. Türkiye, PKU’nun en sık görüldüğü ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu tarafından 2016 yılında paylaşılan bilgiye göre, Türkiye’de her 6.228 çocuktan biri PKU’lu olarak doğuyor. Ayrıca, her 20-25 kişiden biri, bu hastalığın taşıyıcısı durumda. Bu sebeple Türkiye, PKU hastalığının görülme sıklığı ve sahip olduğu hasta popülasyonu açısından dünyada ilk sıralarda yer alıyor. Bu oranın yüksek olmasında akraba evliliği sıklığının da önemli bir payı bulunuyor.

Haberin Devamı

Bir karpuzun öğrettikleri

Yazarın Tüm Yazıları