Paylaş
Özür dilemesi gereken bizler değiliz ki.
“Zehirli et verin, gebersinler” dediği sokak hayvanlarından özür dilemesi gerekiyor.
Çünkü sayıları hiç de az olmayan ve aportta bekleyen hayvan düşmanları özellikle ünlülerden ve siyasetçilerden gelen bu tür cümlelere, gazlara bayılıyor, hemen kötülüklere başlıyor.
Zaten zor olan savaş alanımızda yeni cepheler açılıyor.
Yıldız Tilbe bu paylaşımından sonra sadece özürle kalmamalı, hayatının bundan sonraki bölümünde yeni bir farkındalıkla sokak hayvanları için bir şeyler yapmaya başlamalı ve özründe samimi olduğunu, değiştiğini herkese göstermeli. Kötü değil, iyi örnek olmalı.
Bu, hayvan hakları için 12 yıldır canla başla mücadele veren derneğimiz HAÇİKO ile olur, başka bir dernekle olur ya da bireysel olur, hiç fark etmez ama mutlaka olmalı.
Sokak hayvanlarının zor yaşam şartlarını gördükçe, empati kurmaya başladıkça kendi içinde pek çok şey değişecektir, onların yaşam haklarına saygı duymaya başlayacaktır.
Saldırgan sokak hayvanlarını öldürmeden, zehirlemeden, işkence yapmadan rehabilite etmek, kısırlaştırma ve aşılamayı mutlak koşul olarak kabul etmek, hayvanların yaşam şartlarını sevgi vererek, aç bırakmayarak iyileştirmek, onlara barınak değil yaşam alanları kurmak, pet shop’tan cins hayvan almak yerine sokağa atılanları sahiplenmek gibi pek çok şey var yapmak zorunda olduğumuz, yaptığımız ve yapmaya devam edeceğimiz.
Yıldız Tilbe’ye buradan açık çağrı yapıyorum...
Hem hayvanların hem de insanların iyiliği için gel bu mücadelemizde bizimle ol.
İlgi ve aldatma üzerine
Müge Anlı’nın konuğuna söylediği “Sen eşine hediye almazsan üst komşunun kocası alır” cümlesinin yankıları sürüyor.
İlgi göstermeyen kişiyi, aldatmak normal olabilir mi?
Kimileri diyor ki; eşiyle arası iyi olmayan kadın ya da erkeği iki hoşlukla, üç hamleyle çok kolay kandırabilirsin.
Bu kabul edilebilir bir neden sonuç ilişkisi değil, olamaz.
Ama bu nahoş cümleden de çıkacak bir ders vardır belki; o da geçen yıllara, alışkanlıklara, garantiye almış olmalara bakmadan ilişkilerde ilgiyi ayakta ve daim tutmak.
Sevgi de bunu gerektirmez mi zaten?
Bu kadar sevmiyorsanız biter ve gider zaten.
Aynı sulamadığın çiçeğin solduğu gibi.
Okan Bayülgen’in değişimi
Kırk yıl düşünsem Okan Bayülgen gibi çapkınlıklarıyla ünlü birinden bunları duyacağım aklıma gelmezdi.
Diğer yandan bunları söyleyecek duygusal donanıma, eğitime ve zekaya sahip üç beş kişiden biri de o aslında.
Demek ki biraz zamana ihtiyacı varmış.
Erkekler lütfen hepiniz alınmayın ama büyük bir kısmınız ilişkilerde odun gibisiniz.
Öküz dünyanın en tatlı ve farkındalığı yüksek hayvanlarından, o yüzden asla öküz demiyorum, odun diyorum.
Ve hatta bu benzetmeden dolayı odundan bile özür diliyorum.
Karşınızdaki kadının duygularından, sizi sevdiği için sahiplendiğinden, kıskandığından bihabersiniz.
Yani “Hayatta sevdiğin kişi kimse her şey ona patlıyor, yıllar içinde kendimi olgunlaştırıp bunlardan kurtulmaya çalıştım, en fena şey seni seven insana eziyet etmek” diyen Okan Bayülgen’in olgunluğuna asla erişemeyecek olanlarınız çoğunlukta.
Okan bu konuda kendini eğittiğini, donattığını şöyle ifade etmiş “İbrahim Selim ile Bu Gece” programında:
“Hakikaten sizi seven bir insanı düşünün; seni sevmiş yani ne suçu var? O seni sevmiş, seni korumak, gözetmek istiyor ya da hastalanırsan üzülüyor. Başkasının umurunda değilsin ki. O seni seviyor, niye ona eziyet ediyorsun? Bu vesileyle kendimi ehlileştirdim, son 10 senedir de uslu bir çocuk olduğumu düşünüyorum.”
Bravo yeni Okan.
Unutulmaz bir film repliği
“Anneler babalar küçücük yüreklerine onlarca evlat, torun sığdırırken, evlatlar kocaman apartman dairelerinin küçücük bir köşesine anne babalarını sığdıramıyorlar.” (Beyaz Melek)
Paylaş