Paylaş
O ne renkli geceydi öyle.
Erman Toroğlu ve şansal Büyüka ile aynı masadaydım. Ödüllerini almak için isimleri anons edildiğinde, Toroğlu’nun düşünceli bir şekilde uzaklara daldığını gördüm. Bir şeyler olacağı belliydi.
Tahmin edilen oldu ve gecenin ilk bombasını “Ben size şimdi La Fontaine’den masallar anlatacağım...
Bu ülkede başbakanı asıp adını sonra havaalanına verdiler. Bana da önce kol saati verdiler şimdi ödül veriyorlar” diyen Erman Toroğlu patlattı.
Geceye CNN Türk ve Kanal D adına ödüller alan Mehmet Ali Birand damgasını vurdu, gecenin en klas konuşması da ondan geldi.
Asuman Krause, yan masadaki Mehmet Aslantuğ’a kur yapan sözler söyleyince en çok salondaki kadın misafirlerin tepkisini çekti. Arzum Onan sakindir ve naziktir, dert etmeyecektir ama zaten hıncı alındı, hiç merak etmesin.
Gecenin bir başka tuhaf konuşması Canım Ailem’in şebnem Bozoklu’sundan geldi. Bozoklu ödülünü aldıktan sonra “Biliyor musunuz Mozart hayatında hiç ödül almamıştı” dediğinde hepimiz birbirimize şöyle bir baktık.
Ama tüm bunlar La Fontaine’den masallardı aslında.
Meğer asıl bomba Kamer Genç’teymiş.
Üstelik Genç küçük bir bombayla yetinmedi, törene atom bombası bırakıp, gitti.
Sahnede “ödül verenler ödül vermeyi hak etmiyorlar” diyerek başladığı eleştirilerle ortalığı karıştıran ve salonu söylenerek terk eden Genç belli ki oraya olay çıkarmaya gelmiş.
Haklı olduğunu düşünebilir ama bu tavrıyla kendisine haksız damgasını vurduğunu anlamıştır umarım.
Ben Genç’in o gece için emek harcayanlara ve ödül alanlara da saygısızlık yaptığını düşünüyorum.
Bir de bana tabii.
Onun peşinden koşuşan kameraların altında kalmaktan son anda kurtuldum.
Olayları aktardığım Twitter dostlarımın kendisine uygun gördüğü ödül, “Çiçek Sulama Oscar’ı”dır.
Hafta sonu tavsiyelerim
Uzak durun: Ben beğenmedim, gidip de sevenini de duymadım. Alenen din propagandası yapan, başka bir özelliği de bulunmayan Tanrı’nın Kitabı (The Book of Eli), Denzel Washington’a rağmen çekilmiyor. Sahi Washington’ın bu filmde işi ne?
Evde izleyin: Robert Downey Jr ve Jamie Foxx’lu The Soloist niye vizyona girmiyor diye düşünürken, film DVD olarak çıktı karşıma. Jamie Foxx, şizofreniye yakalanan bir müzik dehasının hayatını anlatan filmdeki rolü için çello dersi bile almış. Hem müzik hem dram hem de iyi oyuncular. Daha ne olsun.
Sinemaya gideceklere: Merakla beklenen Benicio Del Toro’lu Kurt Adam yarın vizyonda. Film şahane başlıyor, heyecan dorukta, sonra hikaye kendini geliştiremediği için rölantiye geçiyor. Ama makyajlar, gotik atmosfer, görsel efektler ve Kurt Adam rolünde Benicio Del Toro gayet iyi. Haftanın bir diğer filmi, Oscar adayı olan Education konusunda kararsız kaldım. Paraya ve rahat yaşama feda edilen genç kız ve yalancı, düzenbaz, sübyancı adam sinirimi bozdu. Film beni bu kadar sinir etmeyi başardıysa derdini iyi anlatmış da diyebilirim aslında. Yunan tanrılarının dünyalı eşlerinden olan yarı tanrı çocuklarının fantastik hikayesini anlatan Percy Jackson ve Olimpiyalılar genç izleyiciyi sinemalara çekecek heyecana ve malzemeye sahip. Medusa rolündeki Uma Thurman etkileyici. Geçen haftalardan kalan tavsiyem ise müthiş bir aile dramı olan ve Robert de Niro’ya bir kez daha hayran bıraktıran Herkesin Keyfi Yerinde (Everybody’s Fine).
Kullanın: Geçen gün yazdım ama tekrarlamakta fayda var (canım kızım Tayga’cığım hâlâ kulaklık takmıyor mesela). Cep telefonu beyin kanseri riskini yüzde 30 artırıyor. Hem cebiniz hem sağlığınız için konuşmalarınızı kısa kesin ve konuşurken mutlaka kablolu kulaklık kullanın. Telefonu kulağınıza götürdüğünüzü görmeyeyim.
Düşünün: “Sahip olmaya çalıştığınız her şey size sahip oluyor” cümlesi için bugün bir 10 dakikanızı ayırın (bu tweet için Cüneyt Özdemir’e teşekkürler).
4 erkek, bir ben ve Paris
Siz bu satırları okurken ben evde, havaalanı yolunda, alanda, uçakta ya da Paris sokaklarında olacağım.
Biraz daha geç kalırsanız beni Nine filminin galasında yakalayabilirsiniz.
Paris’e kıskanılacak, acayip bir ekiple gidiyorum.
Kavalyelerim medya ve sanat dünyasından 4 karizmatik erkek.
Onlarla birlikte Rob Marshall’ın yönettiği, Nicole Kidman, Penelope Cruz (ki Mahmut Ebil’in dediğinde göre Cruz’un filmdeki saç modeli ve rengi Türkiye’de moda olmuş bile), Marion Cotillard, Kate Hudson, Fergie, Judi Dench ve Sophia Loren gibi güzel ve femme fatale kadınların rol aldığı enfes müzikal Nine’ı izleyeceğim.
Nine, bir yandan film çekerken, diğer yandan da annesi, karısı, metresi, yapımcısı, ilham perisi, sık sık ziyaret ettiği fahişe ve bir gazeteciden oluşan kadınlar topluluğu arasında denge kurmaya çalışan 40’lı yaşlardaki yönetmenin (şanslı erkek Daniel Day-Lewis) hikayesini anlatıyor.
Çok kadın arasında kalan tek erkeğin hikayesini, çok erkek arasındaki tek kadın olarak izleme şansı da bana düştü.
Çıkışta konuşacak çok şeyimiz olacağını tahmin edersiniz.
Dönüşte anlatmak üzere şimdilik bana müsaade...
Paylaş