Paylaş
Utanarak söylüyorum, benim geçen hafta sonu daha yeni gördüğüm “Testosteron” şu anda 4. yılında ve kapalı gişe oynuyor.
Geç hiçten iyidir diyerek, kendimi savunmaktan başka çarem yok.
“Testosteron”a doğru yolculuğum Mert Fırat sayesinde oldu. “Beni Unutma” filmi için “Cinemania” çekiminde buluştuk Mert’le. Bu arada program cumartesi ekranda olacak. “Testosteron”un bu yıl Oyun Atölyesi’nde devam ettiğini söyleyip, davet etti cumartesi günkü oyuna.
Polonyalı senarist Andrzej Saramonowicz’in cüretkar, biraz küfürbaz ama sürprizlerle dolu, akıllı ve komik oyunu, değişik mesleklerden mikrobiyolog, kuş bilimci, rock müzisyeni, magazin gazetecisi, avukat, garson ve baba 7 erkeğin cinselliğe, kadına, doğaya ‘erkekçe’ bakışlarını sergiliyor.
Tek mekanda geçen oyun, bir an olsun düşmeyen temposuyla seyircinin dikkatini uyanık tutuyor.
Oyuncuların büyük bir keyif aldığını hissediyorsunuz.
Biraz şiddet de yok değil oyunda tabii. Oyuncuların oyun esnasındaki ufak tefek şiddet yüklü şakalarda eğlendikleri her hallerinden belli.
Yedi oyuncunun (Metin Coşkun, Onur Ünsal, Emre Karayel, İnan Ulaş Torun, Mert Fırat, Timur Acar, Tuna Kırlı, hepsini ayrı ayrı tebrik ederim, muhteşemdiler) neredeyse oyunun tamamında hep birlikte sahnede olduğu “Testosteron”, baştan sona mükemmel bir uyum içinde devam ediyor.
“Testosteron”, biz kadınlar için erkeklere oranla çok daha ilginç bir tecrübe... Çünkü en çıplağından erkek muhabbetine tanık oluyoruz. Küfürler, argo, kadınları aşağılamalar, bel altı muhabbetler gırla gidiyor.
Garsonun bayağı sözlerinden bilim adamının elit argosuna kadar hepsinin temelinde tek bir şey yatıyor: Erkeklik hormonu, yani testosteron.
Ama kabul edelim, hem erkekler hem de biz kadınlar, ne onunla ne de onsuz yapabiliyoruz.
Nedenini oyunu izlediğinizde, gerek bilimsel gerekse de en kabasından örneklerle gayet iyi anlayacaksınız.
Sev ve üret
Hürriyet Pazar’da Ayşe Arman’ın Psikiyatr Dr. Ümit Yazman’la yaptığı röportajda, Yazman’ın Freud alıntısına bayıldım.
Yıllar önce söylemiş Freud “Lieben und arbeiten” diye. İnsanların mutlu ve var olabilmesi için sevmesi ve çalışması, üretmesi gerekiyor.
“Bir; üretmeyen insan, ne yaparsa yapsın kendini var hissetmiyor. İki; sevgin olacak. İstersen dünyalara sahip ol, dünyaları üret, içinde sevgin yoksa, derin ve sıcak bir ilişki kuramıyorsan var olamıyorsun, mutlu olmana imkan yok” diyor Yazman.
Yaşamında üretim ve sevgiyi kaybetmiş olanların kaybedenler olduğunu söylüyor Yazman.
Ve neredeyse her gün doğruluğunu örneklerle gördüğüm şu cümleyi kuruyor: “Hayatta üreten, seven, yani kazanan ve mutlu insandan zarar gelmez. Kaybeden ve mutsuzlardan zarar gelebileceğini bilin.”
Böyle de eleştirilir
Bir sinema eleştirmeni olarak az can yakmakla, iyimserlikle eleştiriliyorum. İşin profesyonellerini ilgilendiren detaylardaki hataları, izleyen olmasını beklediğim okurların gözüne sokmaya, acımasızca eleştirmeye genelde elim gitmiyor. Bunun yerine izleyenleri mutlu edecek olumlu özellikleri ön plana çıkarıyorum. Sinema yazarları arasında en fazla sete giden, oyuncu ve yönetmenlerle en fazla görüşenlerdenim çünkü, harcanan emeğe birebir tanık olunca saygı ve sempatiyle yaklaşıyorum filmlere.
Eleştiriyi halka indirmeyi başaran, dünyaca ünlü, Pulitzer ödüllü sinema eleştirmeni Roger Ebert’in “Hayatın ta Kendisi: Bir Biyografi” adlı otobiyografik kitabı vesilesiyle verdiği röportajında benzer açıklamalarına tanık oldum.
Tiroit ve çene kanseri olan Ebert’e “eleştirilerinizde fazlaca nazik ve cömert davranmakla yanlış yaptığınızı düşünüyor musunuz” diye sormuşlar.
Ebert şöyle yanıtlamış: “Bir filmin yapımı için harcanan çabaları biliyorum. Bu nedenle filmlere şüphe değil, umutla yaklaşırım. İzleyiciye aradığı şeyi vermeyi amaç edinen filmlere saygım var ve bu konuda ukalalık yapmaktan hep kaçındım.”
Roger Ebert’in izinden giden meslektaşlarımızın çoğalması dileğiyle.
UNICEF’in yıldızları
Berko İlaç’ı HAÇİKO’ya barınaklara götürülmek üzere ilaç yardımı yapan firma olarak tanıdım ve sevdim. Berko bize yardımını sürdürürken, farklı sosyal sorumluluk projelerine de devam ediyor.
Bugünlerde şehrin dört bir köşesinde gördüğünüz “İstanbul’un Yıldızları” projesine destek veren firmalar arasında onlar da var. UNICEF Türkiye yararına düzenlenmekte proje Türkiye’nin en büyük çok amaçlı açık hava sanat etkinliği. Sergilenen yıldızlar aralık ayında açık artırma ile satışa çıkarılacak.
Proje kapsamında 81 ilde hiç okula başlamamış ya da okulu terk etmek zorunda kalmış 10-14 yaş arası kız ve erkek çocukların eğitimlerine destek verilecek.
Paylaş