Siz onu “Eyyvah Eyvah 2”nin İspanyol’u, “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak”ın İtalyan’ı olarak yeni tanıyorsunuz belki.
Ama “Ben aslında 25 yıldır buradayım” diyor Teoman Kumbaracıbaşı. Tiyatro, dizi ve sinema oyunculuğu geçmişi eskiye dayanıyor gerçekten de. Avusturya Lisesi’nde okurken, henüz 15 yaşındayken çıkmış tiyatro sahnesine. Öyle heyecanlıymış ki, dizlerinin bağı çözülmüş, tökezlemiş, düşmüş. “Ben yapamayacağım bu işi” diye kenara çekilmek üzereyken lisenin efsanevi müzik hocası Rudolf Kreuzhuber, “Tam aksine, bu iş seni bu kadar heyecanlandırıyorsa iyi bir oyuncu olabilirsin” diyerek durdurmuş onu. Teoman Kumbaracıbaşı’nın sinema serüveni “Yazı Tura”daki muhteşem performansla açıldı aslında. “Made in Europe”daki rolü de dikkat çekiciydi. Ama sihirli değneğin dokunuşu bu yıl oldu. Önce “Eyyvah Eyvah 2”de, gömleğinin birkaç düğmesi daima açık, uzun saçlı, çekici müzisyen tiplemesiyle çıktı karşımıza. Canlandırdığı İspanyol karakteri elinde gitarıyla sadece Demet Akbağ’ın oynadığı Firuzan’ın değil, filmi izleyen kadın kitlenin de gönlünü çaldı. Annesi Arjantinli olan oyuncunun sıcaklığını hissettiren film oldu. “Eyyvah Eyvah 2” rekora koşarken “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak” geldi. Üstelik sade, sıradan bir geliş de değildi. Filmin başrolündeki dünyaca ünlü İtalyan yıldız Claudia Cardinale, oğlunu canlandıran Teoman Kumbaracıbaşı için “Her kadını etkileyecek kadar çarpıcı bakışlara sahip” deyince tüm gözler bir kez daha Teoman Kumbaracıbaşı’na çevrildi. Teoman, “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak”ta, İtalyanca bilmemesine rağmen, ezberlediği İtalyanca repliklerle, karakterinin derinliğini, öfkesini, yalnızlığını, çaresizliğini, hüznünü perdeden izleyiciye geçirmeyi başarıyor. “Yazı Tura”dan beri yukarıda tuttuğu çizginin seviyesinin bir tesadüf sonucu olmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Daha neler mi söylüyor? Cumartesi sabahı Kanal D’de “Cinemania”yı izleyin derim.
Pink’in klibi
Okurlarımdan Kaan Karan, Pink’in “Raise Your Glass” adlı şarkısına çektiği klibi izlerken beni düşündüğünü yazmış. Neden olduğunu Pink deyince tahmin etmiştim, klibi izleyince daha da iyi anladım. Pink, PETA üyesi, sıkı bir hayvan hakları savunucusu. Şehirlerdeki fayton nostaljisine karşı, atların huzur dolu kırlara ait olduğunu savunuyor. Kürk giyiyorlar diye insanları Beyonce ve Jennifer Lopez’i protesto etmeye çağırmışlığı var. Prens William’ın 21. yaş gününde şarkı söylemeyi reddetme nedeni olarak prensin tilki avı merakını göstermişti. Kraliçe Elizabeth’e, muhafızları gerçek ayı derisinden şapkalar takıyorlar diye yazdığı şikayet mektubunda “insanların tahtta olması önemli değil, önce sorumluluklarını bilmeliler” demesine sadece şapka çıkarılabilir. Diyeceğim şu... Bu kadın sahneye, insanların karşısına boşuna çıkmıyor. Söyleyecek lafı, anlatmaya çalıştıkları var. “Raise Your Glass”a gelince. Pink bu şarkının klibinde hayvan hakları meselesini bir adım daha ileri götürmüş. Daha pek çok kanayan yara ile birlikte boğa güreşlerini de hedef almış. İnternetten izleyince göreceksiniz, Pink, boğayı bir kenara alıyor, alıyor eline kılıçları ve matadora saplıyor. Eline sağlık... Not: Raise Your Glass klibini çeken Dave Meyers da PETA üyesi. Ekip çalışması işte buna denir.