Kriz sinemaya yarayacak dediğimiz zamanlar olmuştu ama son zamanlarda kapanan sinema salonları (bkz. Teşvikiye AFM) gerçeğin farklı olduğunu gösteriyor.
Gayet başarılı ve izlenmeyi hak eden Türk filmlerinin (bkz. Usta) gişesi 50 binlerde kalıyor. Bu filmlerin boş salonlara oynadığını görmek insanın içini acıtıyor. Sinemayı bu havalar yaktı diyeceğimiz mevsime de girdiğimize göre, birkaç büyük Hollywood yaz filmi hariç, bir 3-4 ay beyazperdeden umudu kesmek gerek. Ama film şirketleri gelecek sezona sıkı hazırlanıyor. Krizin etkisinin azalmasını fırsat bilip tanıtımlara ağırlık verecekler. Türk filmleri daha çekim aşamasındayken basına tanıtılmaya başlanacak. Yabancı sinemada ise yeni bir uygulama geliyor. Warner Bros’un Melekler ve şeytanlar filmi için başlattığı Türkçe dublaj uygulaması önümüzdeki yıl diğer filmlere de yayılacak. Ben dublaj sevmem ama seveni de engellemem. Bir filmi altyazıya gerek duymadan, Türkçe izlemek, yabancı dile hakim olamayan ve altyazı takip etmek istemeyen izleyicilere, çocuk ve yaşlılara pekala iyi gelebilir. Türkçe dublajlı korsan film gibi bir alternatif de olmadığına göre bu uygulama korsanı bile devirir diyebiliriz. Avrupa’daki sinemalarda filmler hep dublajlı gösterilir. Bakalım bizim izleyici bu yeniliğe nasıl tepki verecek?
İşte şampiyon, işte taraftar
Beşiktaş’a 6 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğun kutlamalarını adım adım takipteydim. Cumartesi gece yarısından sonra, saat 02.00’de Beşiktaş Meydanı’ndaydık. Mahşer kalabalığı böyle bir şey herhalde. Trafik de hayat da durmuştu ama kalbimiz deli gibi atıyordu. Pazar akşamı takım otobüsünü takip ederek, kulüp binasından çıkıp Dolmabahçe boyunca stada yürümemiz bir saate yakın sürdü. Stada gelindiğinde taraftar artık çıldırmış durumdaydı. Önce Demet Akalın, sonra Mustafa Sandal, en son da Mustafa Erdoğan yönetimindeki Anadolu Ateşi çıktı sahneye, ortam şenlendi. Hava kararıp, takım sahaya indiğinde meşaleler geceyi gündüze çevirdi. Meşale yakma sanatı diye bir şey varmış. Bilmiyorsanız ilk defasında etrafa yanık kokusu yayabiliyorsunuz. Meşaleyi tutan elimi başımın üstünde sallayınca üstüm başım yandı tabii. Ama olsun, Beşiktaşımız sağ olsun. Gece yarısından sonra futbolcularla birlikte Reina’ya geçildi. ıbrahim Toraman’ı gecenin yıldızı seçtim. Sadece yakışıklı olduğu için değil, taraftarları kırmayıp üst taraftaki locadan aşağıya, onların yanına indiği ve hep birlikte zıplayıp, şarkılar söylediği için. Kutlamalar cephesinde bunlar yaşanmışken diğer yanda biraz hüzün var. Biz hâlâ bir Beşiktaş filmi bekliyoruz. Aydın Bulut’un senaryosu rafta tozlanıyor, mali destek gerekli. Bir diğer Beşiktaşlı yönetmen Zeki Demirkubuz’dan da ses yok. Duyduğuma göre Zeki, Denizli deplasmanına da gitmiş. Takımı böylesine takipteyken, bu sevda için kamera arkasına geçmesinin vakti gelmedi mi acaba?
Patron Kenan Doğulu
şu kriz galiba bir tek müzisyenleri vurmadı. Bugünlerde kime baksam albüm çıkarmış ya da çıkaracak. Birkaç kişi hariç herkesin 2009 model bir albümü olmuş! Ama okuyucu galiba en çok Kenan Doğulu’nun Patron’undan haberdar oldu. Son günlerde sürekli Kenan Doğulu röportajı okuduk. Birini gözden kaçırsanız, diğerine mutlaka denk gelmişsinizdir. Üstelik her gazeteye farklı konu başlıkları vermeyi de başarmışlar. Arz talep meselesi de var işin içinde ama Kenan’ın basın ilişkileri başarılı gerçekten, tebrikler.
Seks ve sapıklık
Fatma Girik, “Türkiye’de seks filmine ihtiyaç var, seks filmleri yapılsın ki sapıklıklar azalsın” demiş. Fatma Hanım eski günlerde kalmış galiba. Seks filmi izlemek için sinemaya gitmek mi kaldı? Aç interneti yüzlercesi anında karşında zaten. Ayrıca sapıklıkları önlemek için açık saçık filmlere değil, aksine güzel, romantik ve kaliteli filmlere ihtiyaç var.