Sinema hariç her şey vardı!

Türk sineması mı, Türkiye sineması mı, Yeni Türkiye sineması mı... Kobani mi, Şengal şehitleri mi, Gezi olayları mı, sansür mü...

Haberin Devamı

51. Antalya Altın Portakal Film Festivali kapanış törenini izlemek üzere cumartesi gecesi Antalya’daydım.
Tören buram buram siyaset, ideoloji, mesaj kokuyordu.
Sinema hariç her şey konuşuldu.
Müzik de yoktu gecede.
Sanatın yerini tarafların birbirlerine üstün gelme, dert anlatma, gönderme yapma, kendi topluluklarına şirin görünme, kendi şovlarını yapma çabası almıştı.
Mikrofonu eline alanların bir kısmının söylediklerine ve savunduklarına sonuna kadar katılmak ve desteklemekle birlikte sadece bunlara odaklanılmasına ve bir film festivalinin sinemadan bu kadar uzaklaşmasına üzüldüm.
Şu ülke bir durulsa, sinema, müzik, sanat konuşsa ne güzel olacak!

Antalya’dan ev alın

Altın Portakal töreninde, mesaj içerikli konuşmalar dışında dikkatimi çeken başka şeyler de oldu.
Azlar ama özler:
Altın Portakal’ın en eğlenceli kişisi, kuşkusuz o gün doğum gününü de kutlayan Jean-Claude Van Damme’dı. Sadece tören değil, kırmızı halıda da etrafa neşe saçtı.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in Antalya ve sinemaya yatırımları malum. Antalya’yı sinemanın kalbinin attığı, platoların olduğu bir şehir yapacağını müjdeleyen Türel’in tavsiyesi, “Antalya’dan ev alın” şeklinde oldu.
Törende müzik olmasından son anda vazgeçilince hazırlıklar Rixos’taki after party’ye taşındı. Saki Çimen ve arkadaşları hafta boyunca iptal edilen tüm konserlerin intikamını alırcasına kulaklarımızın pasını sildi.
Tören öncesi sohbet ettiğim Ebru Ceylan’a “Nuri Bilge nasıl, ne yapıyor?” diye sorduğumda aldığım “evde, çocuk bakıyor” cevabı gecenin en şeker şeyiydi bence. Türk sinemasının 100. yılında ülkemize Altın Palmiye getirdiği için içimden bir teşekkür daha ettim bu baba sinemacıya.

Haberin Devamı

Ayrılık açıklamasında düşündüren detay!

Ayrılıklardan, başkalarının mutsuzluklarından tuhaf keyifler alanlardan olmadım hiç. Sertab Erener, Demir Demirkan ayrılığına üzüldüm gerçekten de. Keşke büyük aşklar hiç bitmese.
Keşke 18 yıllık bir beraberliğin ardından bir erkek birinci tekil şahısla “ben ayrıldım” gibi bir basın açıklaması yapmasa.
Demir’in geçen gece basına yolladığı “Eylül 2014’te Sertab ile olan 18 yıllık ilişkimizi sonlandırma kararı aldım” açıklaması sizce de çok bencilce değil mi?
Ama o ayrılık açıklamasında gözden kaçan bir detay daha var. Demir 19 Ekim’de saat 01.01’de basına yolladığı açıklamada ayrılık kararını eylül ayında aldığını neden belirtme gereği duymuş acaba?
O arada yaşadıklarını meşrulaştırmak adına mı?
Eğer bilmediğimiz, onu haklı çıkaracak bir şeyler yoksa, ayıp ediyor Demir Demirkan.
Sertab da bir özrü hak ediyor bence.

Haberin Devamı


Hayata bağlanma nedeni

Pazar günü sokak hayvanlarına dağıtmak üzere 3 tona yakın mama yükledik HAÇİKO arabalarımıza.
Bahçe sanatı dostu olarak bilinen ve özellikle kadın müşterilere yönelik yeniliklerle dolu Bakırköy Bauhaus mağazasının düzenlediği etkinlikte sadece mama almadık, o gün bizimle olan pek çok hayvanseverin derdine de çare olduk.
Kimi kış yaklaşırken kulübe istedi, kimi ise hız yapıp sokak hayvanlarına çarpan arabaları yavaşlatmak için kasis.
Hepsiyle ilgileneceğiz.
Ama Bauhaus’daki söyleşiden çok özel bir hikaye de çıktı.
Lale Elbir’in hayata dönüş hikayesi.
Lale Hanım, 30’lu yaşlarda çok sevdiği eşini kaybetmiş ve hayata küsmüş.
Yaşama sevincini ve amacını yitirip bunalıma girmiş, 40 kiloya kadar düşünce hayati tehlike de başlamış.
Psikolog olan kardeşi durumun ciddiyetini anlayınca işini bırakıp bir süreliğine Lale Hanım’la ilgilenmeye gelmiş.
Ne denese olmamış, durum daha da kötüye gitmiş.
Yemeden içmeden kesilen Lale Hanım’a bir gün bir kedi yavrusu getirmiş kardeşi.
İstememiş Lale Hanım önce.
“Bir gün” demiş kardeşi, “sadece bir gün kalsın, bir sahip bulunca geri alacağım...”
Kedicik geldiği gün öyle bir ishal olmuş ki, Lale Hanım onunla sabahlamış.
Biraz iyileşince ertesi gün, daha ertesi gün de birlikte olmuşlar.
Lale Hanım onu iyi etmek için güçlü olması gerektiğini anlamış, onunla birlikte kendine de bakmaya ve yemek yemeye başlamış.
Bundan 30 yıl önce hayata yeniden tutunma ve yaşama sebebi işte o küçük kedicik olmuş.
Lale Hanım şu anda evinde ve bahçesinde “hayatımı onlara borçluyum” dediği onlarca kedi ve köpekle yaşıyor.
Mutlu, hem de çok mutlu.

Yazarın Tüm Yazıları