Dört sezondur Kanal D’de yayınlanan Cinemania yeni yayın dönemine 11 Ekim’de başlıyor.
İlk çekimi geçen gün yaptık, ilk konuğum Şahan Gökbakar’dı.
Şahan’a sorduklarım arasında tabii ki Türkiye’de 4 milyon 300 bini aşkın kişi tarafından izlenen Recep İvedik’in devam filminin ne zaman geleceği de vardı.
Ben diyeyim iki, o desin üç sene sonra diyordum içimden.
Şahan her yerde ikinci film için bekleyeceğini söylememiş miydi?
Ama gelin görün ki sürpriz bir gelişme olmuş.
Şahan, bir anda Recep İvedik 2’nin senaryosunu yazmış bitirmiş. Ekim ayında son hazırlıkları tamamlayıp, 1 Kasım’da motor diyecekmiş.
Dahası da var üstelik, Recep İvedik 2’nin vizyon tarihi şimdiden belli.
İlk filmdeki aşk hikayesinin devamını bekleyenler için yazıyorum; ikinci Recep İvedik filminin ilkiyle bir alakası yok.
İvedik filmleri aynı Mr. Bean filmlerindeki gibi ayrı hikayelerden oluşacak.
İkinci filmin ilk sahnelerinde Recep’in annesini oğluna söylenirken görecekmişiz.
Ve Recep filmin başında kendini annesine kanıtlamak adına, hayatta yapılacaklar listesi çıkaracakmış.
Sonrasını tahmin etmek güç değil.
Film bu listeyi hayata geçirmeye çalışan Recep’in maceralarını anlatacak.
A.R.O.G. yolda, Beyaz Show tiplemelerle geri dönüyor, belki oradan bir komedi filmi bile çıkacak, ileride Recep İvedik’in rekorunu geçen bir başka komedi filmi olur mu, olursa ne olur?
Bunu da sordum Şahan’a.
"Recep İvedik’i geçtiklerinde bir delirme anı ya da buhran yaşamam" dedi, "rekoru geri almak için kolları sıvarım o kadar!"
Terbiyesizliğin bu kadarı!
Bir ramazan çadırı gördüm.
Hoşuma gitti.
Ne güzel dedim içimden, iyi ki ramazan var, insanlar açlığı biliyor, açın halinden anlıyor.
O sırada zaten hiç aklımdan çıkmayan sokak köpekleri geldi aklıma. Bir hayır ve hayvan sever de onlar için çadır kursa, onları doyursa, baksa, aşılasa dedim.
Bunun literatürdeki adı bilinç akışıdır.
İnsan beyni bazen böyle çalışır, bir olaydan diğerine atlar ve böylece düşünce zincirleri oluşur.
Ramazan çadırı açlığı, açlık diğer tüm aç canlıları, bu gerçek de olası çözümleri hatırlatabilir.
Aynı bana hatırlattığı gibi.
Neyse, bu masum ve makul önerimden dolayı hedef tahtası olarak gösterildim, haksız yere dinsizlikle suçlandım, ne Müslümanlığım kaldı ne de insanlığım.
Benim bildiğim Müslümanlıkta sevgi, merhamet var, tüm canlılara değer vermek var, muhtacı kollamak, sokakta aç gezen kediyi, köpeği düşünmek var.
Sokak hayvanlarını doyuralım, aşılarını yapalım, tedavi edelim diyen birine ima bile etmediği şeyleri yapıştırarak dinsiz diyenlere söyleyecek söz bulmakta güçlük çekiyorum gerçekten.
Hayvanlar, müzik ve sinema
Önümüzdeki birkaç gün hayvanlar, müzik ve sinema ile ilgili güzel etkinlikler var.
4 Ekim’de, saat 16.00’da, Kadıköy’de sokak hayvanları için yapılacak yürüyüş önemli. Sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de eşzamanlı olarak yapılacak yürüyüşlerde net bir dille Türkiye’de hayvan hakları ihlallerine son verilmesi istenecek.
Ülkenin imajı ne olacak diyerek bu yürüyüşleri eleştirenler olacaktır.
Önce hayvan hakları efendim, imaj sonra gelir nasıl olsa.
Aynı günün akşamı Kuruçeşme Arena’da REM konseri var. Yazla birlikte sıkı konserler de bitti diyenlere duyurulur.
Bir başka konser de 6 Ekim’de Cemal Reşit Rey’de. İstanbul’un kurtuluşunun 85. yılı etkinliklerinde Behzat Gerçeker ve Enbe Orkestrası, "Kız Sen İstanbul’un Neresindensin", "Kalamış" , "Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da", "Yarim İstanbul" gibi unutulmaz şarkıları İstanbullular için seslendirecek.
Ve sinema.
Vol-İ (Wall-E) ve Kartal Göz (Eagle Eye) tatminkar filmler olarak akla ilk gelenler. Yalnız Vol-İ’yi sakin kafayla seyretmek istiyorsanız sakın çoluk çocuk ve gürültünün bol olduğu gündüz seanslarını tercih etmeyin. Yapımcılar her ne kadar dublajlı olarak gösterime sokma yanlışını yapmış olsalar da karşımızda aşkın ve çevre mesajlarının öne çıktığı bir yetişkin animasyonu var.