Paylaş
Havaalanında ufak bir vize krizi yaşadık birlikte.
Aklınızda olsun, Azerbaycan’a gidecekseniz, vize gitmeden değil, uçaktan inince pasaport kontrolünden geçtikten sonra alınıyor.
Ve orada sizden fotoğraf istiyorlar.
Biz bu durumdan habersiz ve fotoğrafsız olduğumuzdan Büşra ile birlikte şirinlere bağladık, biraz yalvar yakar moduna girdik.
Neyse ki hallettik sorunu.
Büşra’ya “hayırdır” dedim tabii.
Murat Boz’la başrolü paylaştığı “Hadi İnşallah”ın Azerbaycan galasına gidiyormuş.
Murat da ertesi gün gelecekmiş Bakü’ye.
Artık sadece şarkıcılar turneye çıkmıyor.
Filmlerle birlikte yönetmen ve oyuncular da şehir şehir, ülke ülke geziyorlar.
Bunu en iyi yapan ekiplerden biri de “Çakallarla Dans”çılar.
Geçenlerde serinin yönetmeni Murat Şeker’e rastladım, yollardan gelmiş, yine gidiyordu; “Filme ilgi o kadar büyük ki resmen rock grubu gibi turneye çıktık. Ankara, İzmir, Berlin, Adana, Mersin, Bursa, Antalya ve Kıbrıs gibi bir rota çizdik. Yola devam, ayrıca Ege Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, ODTÜ, Balıkesir Üniversitesi ve Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi’nde paneller ve söyleşiler yapacağız. Kısacası çalışıyoruz ve seyircimizle interaktif bir ilişkimiz var. Yoruluyoruz ama mutluyuz” dedi.
Anlayacağınız sinemada oyna, çek, montajla, vizyona sok yöntemi bitti, artık vizyon sonrasının da çok koşturması var.
Magazin ve şöhret yönetimi
Magazin sektörünün duayenlerinden Nurcan Sabur’un medyadaki 37 yıllık tecrübelerini, Oda Tiyatrosu’nda “Magazin ve şöhret yönetimi” adlı bir seminerle aktaracağını duyduğumda buradan neler neler çıkar diye düşünmüştüm.
Yanılmamışım.
Sabur, Milliyet Gazetesi’nin efsane yayın yönetmenlerinden Abdi İpekçi’den Zeki Müren’le olan anılarına kadar ilginç anekdotlar paylaştı.
Seminerler devam edeceği için her şeyi yazmayacağım ama kıssadan hisse çıkacak birkaç tavsiyesini ders notları 101 tadında sizlerle de paylaşıyorum:
* “Yolun daha çok başındasınız; lütfen kendinize bir sanatçıyı örnek alın ve onu kafanızda idolleştirin, yaşantısını çok iyi inceleyin, videosunu dondura dondura, mimiklerine varıncaya kadar izleyin. Kısacası onun haberi olmadan onun sırtına binin. Göreceksiniz daha sonra kendi yolunuzu bulacak ve hatta başkalarını sırtlayacaksınız.”
* “Sosyal medya sizin patronu olduğunuz medyanız, sizin gazeteniz! Kullanmamak bir tercih olabilir ama doğru kullanmak çok önemli.”
* “Radyonun Türkiye’ye kazandırdığı en büyük şöhret Zeki Müren’dir. O dönemlerde Zeki Müren radyo evine gidip geliyor, hep bir yerlerde bir şeyler okumak istiyor. Bir gün Safiye Ayla radyo programına çıkacak, hastalanıyor ve yerine Münir Nurettin Selçuk’u öneriyorlar, onun da İstanbul’da olmadığı anlaşılıyor. Hamiyet Yüceses öneriliyor, onun da başka bir işi olduğu anlaşılıyor ve biraz da zorunluluktan Zeki Müren’i çağırıyorlar. Böylelikle Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük ses sanatçısı ortaya çıkıyor. Unutmayın, istemek başarmanın yarısıdır.”
Asker nöbetinde yazılan o şarkı
İrfan Özata’nın “Hasret Türküsü” adlı yeni çalışmasını Demet Akalın, Ahmet Kural, Şahin Irmak ve Eser Yenenler gibi isimler sosyal medyada paylaşınca dikkatimi çekti.
Biraz araştırdım, güzel bir iş ve ilginç bir hikaye çıktı karşıma.
“Hasret Türküsü”, “Hayat Okulu” albümünün 3. klibi...
11 parçalık albümde genellikle şarkılar İrfan Özata bestelerinden oluşuyor. Fakat “Hasret Türküsü”, İrfan’ın Bursa’dan okul arkadaşı Ahmet Beceren’e ait.
Yaklaşık 12 yıl önce Ahmet bu şarkıyı yazdığında, İrfan “Ahmet bu şarkıyı bana ver. Okul bitince İstanbul’a gidip albüm çıkaracağım ve bu şarkıya da klip çekeceğim” diyor.
Kimin aklına gelir yıllar sonra bu konuşmanın gerçeğe döneceği, şarkının tutup ünlü isimler tarafından paylaşılacağı.
Olmaz olmaz demeyin, oluyor oluyor işte.
Durun ama, daha bitmedi hikaye.
Bir de flashback kısmı var, yani şarkının hikayesi.
Ahmet bir kıza aşık oluyor. Kızı babasından istiyor, fakat vermiyorlar.
Yıllarca hep o kızı anlatıyor İrfan’a, sonra askere gidiyor ve nöbet beklerken “Hasret Türküsü”nü yazıyor.
Şimdi Ahmet o kızla evli ve çocukları var.
İrfan Özata, Ahmet’e sürpriz olsun diye klip senaryosunu asker ve sevgilisi üzerine kurgulatmış, klip çıkana kadar da arkadaşına haber vermemiş.
Klibi Ahmet ve eşinin hüngür hüngür ağlayarak izlediklerini söylemeye gerek yok herhalde.
Paylaş