Paylaş
Kötü kraliçe rolündeki Charlize Theron güzelliği ile büyülerken, kötü karakteri oynamanın da tadını çıkarıyor.
“Alacakaranlık” serisiyle ünlenen Kristen Stewart’ın canlandırdığı Pamuk Prenses’e yardımcı olan Avcı rolünde ise Thor olarak tanıdığımız Chris Hemsworth var.
Klişelerle dolu olan “Pamuk Prenses ve Avcı” filminin en ilginç detayları, fantastik öğeler ve tehlikelerle dolu Kara Orman’da çıkıyor karşımıza.
Görselliği de tatmin edici olan bu ince dokunuşlar, ilk kez yönetmen koltuğuna oturan Rupert Sanders’ın artı hanesinde.
Ekside ise yamalı bohça gibi karşımıza getirilen, klişeler yumağı hikaye ve anlatım var.
“Pamuk Prenses ve Avcı”, savaş sahnelerindeki şiddet, aksiyon ve bazı ürkütücü sahneler nedeniyle 13 yaş altı için sakıncalı etiketi aldı.
Bu filmin Disney animasyonlarının masumluğu ile alakası yok.
İçinde şarkı söyleyen cüceler göremeyeceğiniz kesin. Hatta buradaki cücelerin kimileri için ürkütücü olduğu bile söylenebilir. Bir yorumda kraliçenin konuşan aynası bile ürkütücü olarak değerlendirilmiş.
Pek çok yerde sıradanlaşan hikaye, Kara Orman’daki devin ve CGI ürünü ilginç yaratıkların ortaya çıkmasıyla yer yer renkleniyor.
“Pamuk Prenses ve Avcı” bildiğimiz hikayeyi yer yer tersyüz ederek sürprizler yapıyor olsa da yenilikçi bir yaklaşım getiremiyor.
Oyuncuları için izlenebilecek sıradan bir film olarak özetlenebilir.
Hayvan haklarına tecavüze devam mı?
Biliyorsunuz 9 Haziran günü saat 13.30’da Taksim’de hayvan hakları yasası için yürüyüş düzenlenecek.
Öncesinde HAÇİKO derneği olarak yeni yasayla ilgili çekincelerimizi yazmak istiyorum. Çıkması muhtemel şeklinde basına yansıyan yasada sakıncalı pek çok madde var. Bunlardan en önemlisi, hayvana tecavüze hapis cezası verilirken, her türlü işkencenin para cezası ile geçiştirilecek olması.
Hapis cezası ancak tecavüzde ya da hayvan öldüğünde gündeme geliyor. Ölümden daha beter bir şekilde işkence yapana ise sadece para cezası var.
Bir başka önemli sorun da Pitbull gibi tehlikeli sayılan köpek ırklarının sakin, saldırgan denmeden bakımevlerine teslim edilmeye zorlanması.
Daha şimdiden birçok köpeğin yok yere terk edildiği haberi geliyor.
Oysa zararsız hayvanların sahipleriyle birlikte yaşama hakları ellerinden alınacağına, dövüşçü ve bahisçilere karşı bir önlem alınması ve cezalandırma getirilmesi gerek.
Deneylerde veteriner hekim bulunması zorunluluğu da kalkıyormuş yeni yasayla. Bu durumda isteyen şirket, laboratuvarda veteriner olmadan deney yapabilecek. Hayvanların yaşam hakkını hiçe sayan deneylere çanak tutan bu maddeye hayır diyoruz.
Bir de yasanın evimizdeki hayvan sayısına kadar karışma durumu var ki, bu ‘her eve tek hayvan’a kadar gidebilecek ucu açık bir madde. Evimdeki üç köpek, iki kedi ve olası daha fazla hayvandan vazgeçmemi şart koşacak bir yasayı düşünmek bile istemiyorum.
Temel ve doğanın anası
Temel, deniz kenarında balık tutuyormuş. Bir grup çevreci yanına gelip “küçücük balıkları tutuyorsunuz, doğanın anasını bellediniz” diyerek onu tekme tokat dövmeye başlamış.
Ağzı burnu kanayan Temel eve zor atmış kendini. Karısı, “Ya Temel bu halin nedir?” deyince, Temel de “Sorma karı” demiş, “balık tutarken birkaç adam geldi, doğanın anasını bellediniz diye bana vurmaya başladı. Ama ben ne Doğan’ı tanırım ne de anasını!”
Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü. Çok sevdiğim bir abimin anlattığı bu fıkra işin şakası olsa da Dünya Çevre Günü’nde çok yerinde bir mesaj veriyor.
Çevreci olmak tabii ki kavga etmek, sövmek değil, çevre bilincini yaymak. Hep bir ağızdan her fırsatta çevreci mesajlar vermek bunun için çok önemli. Damla damla akan muslukları sıkıca kapatmak, lambaları söndürmek, dünyayı plastiklerle kirletmemek...
Ve fıkraya bağlarsak eğer, balıkçıya küçük balık tutmamasını öğretmek, tüketicinin çinekop almamasını sağlamak.... Finali bir dip notla yapayım; balık tezgahlarında çinekop satıldığını görürseniz, Alo 174 hattını arayabilirsiniz.
Paylaş