Paylaş
Bundan önceki tüm ödüller Oscar’ın galibinin sessiz, renksiz ama etkileyici Weinstein filmi “The Artist” olacağını işaret ediyordu.
Weinstein’ı vurgulamam boşuna değil.
Weinstein, Amerika’nın en güçlü yapım şirketlerinden biri ve “The Artist” için çok çalıştıkları, ciddi lobi yaptıkları, pek çok ünlünün katıldığı, çok konuşulan partiler verdikleri biliniyor.
“The Artist”in bir sinema şaheseri olan “Hugo”yu yenmesinin, Weinstein dışında en önemli nedenlerinden biri de “Hugo”nun teknik anlamda mükemmel olsa da duyguyu geçirmek açısından çok etkili bir film olamaması.
Diğer yanda “The Artist”, neredeyse imkansızı başarıp ses ve renk bile olmadığı halde, ana karakterlerinin yaşadığı fırtınaları, hüzün ve sevinçleri izleyiciye geçiren bir film.
En iyi başrolleri konuşacak olursak, Meryl Streep 17’nci Oscar adaylığında 3’üncü Oscar’ını alarak sinema tarihine damgasını vurmuş oldu.
Gerek tap dansı, gerek mimikleri, gerekse de vücut diliyle Oscar’ı kendine çeken Fransız Jean Dujardin, ödül konuşmasında çuvalladı.
En İyi Oyuncu Oscar’ı alıp da iki satırı ezberleyememek, kağıttan okumak!
Anladık ki Jean Dujardin konuşmasa daha iyi oluyormuş. Sessiz “The Artist”, oynayabileceği en iyi filmmiş.
Angelopoulos’u unuttular!
- Billy Crystal heyecansızdı. Hatta bazı esprileriyle geceyi soğuttu. Octavia Spencer’ın ardından siyahlarla ilgili olarak yaptığı bir espri var ki, gecenin kötüsüydü...
- Mükemmel hazırlanmış Cirque de Soleil gösterisi hariç tören sönük geçti. Cirque de Soleil başladığında aklıma ilk gelen şu oldu; eğer Cirque de Soleil bu ise Türkiye’ye gelen olsa olsa çakmasıydı.
- Oscar’dan sadece iki yaş küçük olduğunu söyleyen, en yaşlı Oscar sahibi oyuncu olan Christopher Plummer (82) sanırım herkesin ödül aldığına sevindiği tek isimdi.
- Kaybedilenlerin anıldığı görüntülere “What a Wonderful World” adlı şarkıyla eşlik eden Esperanza Spalding iyi iş çıkardı.
- Ödül almak için sahneye çıkanların neredeyse hepsi eşine teşekkürü unutmadı. Anladık ki çoğu evli ve işlerinde en büyük destekçileri, anca beraber kanca beraber dedikleri eşleri.
- Geçtiğimiz günlerde bir trafik kazasında ölen dünyaca ünlü usta yönetmen Theo Angelopoulos’u kaybettiklerimiz arasında anmayan Akademi ayıp etti, sinema adına büyük hata yaptılar.
- Sinema yazarı arkadaşım Ali Ulvi Uyanık jeneriğin son harfi akana kadar bekler, koltuğundan kalkmaz. Oscar’da aynısını yapmış ki, finalin hemen ardından şu tweet’i yazdı: “Oscar ödül töreni jeneriklerinin sonunda No Animals Were Harmed yazdı ve bu bir ilkti.” Bütün töreni izleyen, sahneye de çıkan “The Artist” köpeği Uggie gerçekten de halinden memnun görünüyordu. Yönetmenin teşekkür konuşmasında bile yer aldı, daha ne olsun!
Angelina Jolie’nin hastalıklı zayıflığı
- Penelope Cruz ve Cameron Diaz başta olmak üzere kadınların özensiz saçları, “Modacıları, kıyafetler öne çıksın diye saçı başı es mi geçtirdiler?” sorusunu getirdi akla.
- Siyah bir elbise içindeki Angelina Jolie’nin bacak yırtmacı güzeldi ama ya o incecik kolları? Biraz daha zayıflasa İskeletor’u oynar. Ortak kanı hastalıklı bir zayıflık içinde olduğu yönündeydi.
- Bence gecenin en iyileri beyaz kıyafet tercih eden sarışınlardı. Sarı saça ve açık tene beyazı, krem rengini çok yakıştırıyorum. Gwyneth Paltrow ve Cameron Diaz beyazlar içinde güzel görünüyorlardı.
- Kadınlar elbiseleriyle yarışırken Brad Pitt’in uzun sarı saçlarıyla kırmızı halıdaki endamı herkesi gölgede bıraktı. Onun artık bu dünyadan olmadığını düşünmeye başlayacağım. Yaşlanmıyor, daha da çekici oluyor.
- George Clooney çok akıllı bir adam. Kırmızı halı röportajlarında “Ödül alırsanız neler diyeceksiniz?” sorusuna “En İyi Erkek Oyuncu ödülü açıklandığında herkes Fransızca konuşuyor olacak” dedi. Ödülü kendisi alırsa Fransız rakibi Jean Dujardin’e nazik davranmış olacaktı. Alamazsa, “Bakın ben daha kırmızı halıda kimin alacağını bilmiştim” diyecekti. Sonunda bilmiş oldu da...
Paylaş