Paylaş
Matthew Marchus’un yönettiği, senaryosu Bafta ödüllü ‘Onur’ (Pride) iki ayrı kutuptaki insanların kesişmesini anlatıyor.
Yıl 1985. Madenciler, Margarat Thatcher hükümetine karşı mücadelelerinde yanlarında hiç beklenmedikleri bir grubu, gay ve lezbiyenleri buluyorlar. Küçük de olsa bir oluşum kuruluyor; GLSM (Gays and Lesbians Support Miners, yani Gay ve Lezbiyenler Madencileri Destekliyor) ile madenciler için para toplamaya başlıyorlar. Sonrasında ise bu oluşumu daha da kuvvetlendirmek için bir İrlanda kasabasındaki dernekle buluşuluyor.
Madenciler ve eşcinseller bir araya gelmesi zor iki grup. Ama iki taraf da önyargılar ve hoşgörüsüzlükleri yıkarak insanlık dersi veriyor. Bu büyüleyici, dokunaklı ve ilham verici filmde madenciler derneği başkanının gay ve lezbiyenlerden gelen sürpriz destek için yaptığı şu konuşma çok şey anlatıyor: “Sizden daha güçlü bir düşmanla savaş hâlindeyken, varlığından habersiz olduğunuz bir dostunuz olduğunu öğrenmek dünyadaki en güzel duygu...”
‘Onur’, AIDS’in çıkış dönemine denk geldiği için eşcinsellik ve AIDS vurgusunu yer yer yapıyor. Diğer yanda ise cinsel kimliğini bulduğunda ailesi ile sorun yaşayan Joe adlı gencin hikâyesi var. Kendini ilk kez bulup tanıdığında bir gruba ait olmanın keyfini sürüyor ama bir yandan da zorluklarını yaşıyor. Eşcinsel eylemcilere karşı dimdik ve dostça duran madenciler komitesi üyeleri de filmin umut veren, gülümseten, iyi hissettiren diğer karakterleri...
Bazı filmler vardır, izleyince içi ısınır insanın, gülümseyerek çıkar sinemadan. ‘Onur’ böyle bir film işte. Onur Haftası ve bugün İstiklal’de yapılacak Onur Yürüyüşü sonrasında daha da bir keyifle izlenir.
Paylaş