Paylaş
Önemli olan bu zamanı nasıl değerlendirdiğindir.
Bakın Nurgül Yeşilçay beklerken kendini el emeği, göz nuruna vermiş, kanaviçe işliyor.
“Sette konsantrasyonu daimi kılmak, dışarıdan etkilenmeden, kendi ruh halimle baş başa kalmak, karakterin içinde kalmak için küçük ilmeklere odaklanarak bir şeyler yapıyorum. Sonunda harika işler çıkıyor. Sabretmenin ve zamanın en değerli şey olduğunu öğrenmemiz lazım” diyor.
Yeteneğinin, sabrının ve emeğinin karşılığını oyunculukta yıllardır zirvede kalarak alan Nurgül’ün bu yeni uğraşında kendi yarattığı desenler var.
Ben fotoğrafını çektiğim bu Türk motifli, gülen yanaklı, mavi çiçek gözlü kurukafaya bayıldım mesela.
Nefis olmamış mı?
Bir de en çok Nurgül’ün eserini gururla sergilerkenki duruşunu, gülüşünü sevdim tabii.
Güzel bir şey yaptığını o kadar da iyi biliyor ki.
Alkışlar, tebrikler...
Zeki Güner de isyan etti
“Ölümsüz Aşk” (The Age of Adaline) filminde babası, sevdiği kadının peşinden giden oğluna soruyor, “Onu gerçekten sevdiğini nereden biliyorsun?” Cevap şöyle: “Onsuz hiçbir şeyin anlamı yok!”
İşte birinin sizi gerçekten sevip sevmediğini anlamanızın yolu.
Siz olmadan anlam buluyorsa herhangi bir şeyde, boşverin onu gitsin.
Geçenlerde aşk şarkılarının yaratıcısı Zeki Güner de aynen böyle yazmış Instagram hesabına, sitemkar sözlerle:
“Bunca yıldan sonra bugün yeni bir bana merhaba dedim. Fazla yaptığım ne varsa bırakıyorum... Kimsenin ikinci, üçüncü ya da sayı her neyse ihtimali olamam, ya ilk tercihi olurum ya da hiçliği... Azına razı olduğum için sevginin bile, kızgınım çok kendime...”
Kimse kimsenin azalmış sevgisini, esirgediği şefkatini, cimriliğinden veremediği ilgisini hak etmiyor.
Zeki’nin de dediği gibi onların hiçlikleri olmak bir şeyleri olmaktan çok daha iyi gerçekten de.
Yaşlanmak, ölmek daha güzel
Benjamin Button’ın kadın versiyonunun filmi “Ölümsüz Aşk”, orijinal adıyla “The Age of Adaline”.
30’larında kalıyor Adaline, hiç yaşlanmıyor.
Sevgilileri yaşlanıyor, kızı yaşlanıyor, köpeği ölüyor, o hep aynı kalıyor.
Böyle bir gençlik ister miyim diye düşündüm filmi izlerken.
Önce cazip geldi sonsuz gençlik, ölümsüzlük.
Sonra biraz düşününce ve filmin tamamını da izleyince bunun insana verilebilecek en büyük ceza olduğuna karar verdim.
Ben kimsenin hayatımdan gittiğini görmek istemiyorum.
Birlikte yaşlanmak, birlikte gitmek en güzeli.
Sevdiklerim, arkadaşlarım, kedim, köpeğim olmadan bu dünyada kalmanın ne anlamı, ne güzelliği olur ki?
NOT: Yönetmenliğini Lee Toland Krieger’in üstlendiği “Ölümsüz Aşk” yarından itibaren vizyonda. Başrollerde Blake Lively, Ellen Burstyn ve Harrison Ford var. İzleyin, tavsiye ederim.
Paylaş