Nejat’ın başında beklerken tanıştık

Adeta bir fenomen haline gelen “Çakallarla Dans” serisinin üçüncü filminin çekimleri tamamlandı. Aralık ayında vizyona girecek filmi, yönetmeni Murat Şeker ve oyuncusu Derya Şensoy ile konuştuk. Nejat İşler’in başucunda beklerken tanışan ikiliyle sinema sektöründen sosyal medyaya, aşka ve ilişkilere kadar uzanan bir sohbete imza attık.

Haberin Devamı

Bir önceki “Çakallarla Dans”ta ufak bir rolüm olduğuna göre sana yönetmenim diyebilirim. Sevgili yönetmenim çekimleri bitirmişsiniz, hayırlı uğurlu olsun. Nasıl keyfin?
- Murat Şeker: Şimdi montaj başlıyor ama önce anne babamın hayır duasını almak üzere Bozcaada’ya gieceğim. Anne babanın enerjisi önemlidir.

Bize “Çakallar Dans: Sıfır Sıkıntı”yı anlatır mısın?
- Murat Şeker: “Çakallarla Dans 2”de bizim dört kahramanı içine karıştıkları olayda muallakta bırakmıştık. Bir şekilde kurtulmuşlardı ama nasıl kurtuldukları da belli değildi. Üçüncü filme biz denetimli serbestlik koşuluyla bırakıldıkları bilgisiyle başlıyoruz. “Temiz toplum temiz gelecek” sloganıyla bir psikoterapiste gidip arınma ve iyi insan olma yolunda ilk adımlarını atıyorlar.

Derya Şensoy bunun neresinde?

- Murat Şeker: Del Piero yani Murat Akkoyunlu’nun canlandırdığı karakter bir gün vapurda bir kızla tanışıyor. İşte o güzeller güzeli Mihriban, Derya Şensoy oluyor. Fakat kızın küçük bir kusuru var; konuşamıyor.

Siz erkekler bizi susturunca rahat ediyorsunuz zaten.
- Murat Şeker: Tabii, bence konuşmayan kız, en ideal kız... Zaten ideallerimizi filme yazıyoruz; yani ağzı var dili yok, melek gibi bir kız (gülüyor). Kızın dilinin açılması mümkün ama bu ameliyat pahalı olacağı için kahramanlarımız gereken parayı bulma girişimlerine başlıyor. Ama tabii bildikleri tek yol çakallık. Bu sefer şu soru gündeme geliyor; iyilik için yapılan çakallık çakallıktan sayılır mı?

Nejat’ın başında beklerken tanıştık

Sayılır mı?

- Murat Şeker: İşte onu film anlatıyor.

Sence sayılır mı?
- Murat Şeker: Çakallık çakallıktır canım. O gözle bakarsak bütün yolsuzluklarda bir iyi niyet bulunabilir. Toplum hayatının pozitif şekilde ilerleyebilmesi için çakallıkların minimalize edilmesi gerekiyor.

“Çakallarla Dans”ın çıkış noktası da bu yolsuzluklar sanırım?

- Murat Şeker: Suçla o kadar yoğun ilişkisi olmaya başladı ki Türk toplumunun... Hapishanelerde yer yok! Bu kadar suçun ortalıkta olduğu bir toplumda biz bir suç komedisi yapalım dedik.

Suç işledin mi hiç hayatta?

- Murat Şeker: Bildiğim bir suçum ya da sabıkam yok.

Çakallık var mı?
- Murat Şeker: Muhtemelen vardır.

Ne gibi bir çakallık?
- Murat Şeker: Her an her şey olabilir yani ama maç kuyruğunda öne girmek de bir çakallık. “Bir dakika benim kardeşim var içeride” deyip kuyruğa kaynamışlığım vardır yani...

Derya sen yaptın mı hiç böyle şeyler?

- Derya Şensoy: Bilmiyorum, yapmışımdır herhalde ama aklıma gelmiyor.

Çok mu masumsun?
- Murat Şeker: Saf saf... Temiz.

Yaş gereği mi sence?

- Murat Şeker: Yok canım, karakter özelliğidir. Bir çakal daha ortaokul lise çağlarındayken çalışmaya başlar.

Kaçlısın sen?
- Derya Şensoy: 1990.

Üsküdar Amerikan?

- Derya Şensoy: Evet.

Orada nasıl çakallık yapacaksın ki zaten, sürekli ders çalışıyorsun. Öyle değil mi?
- Derya Şensoy: Evet, mümkün değil.

Nejat’ın başında beklerken tanıştık

Haberin Devamı

Bu filmi yapmaya nasıl karar verdiniz?
- Murat Şeker: Zaten ilk filmin sonunda ucunu açık bırakmıştık. İkincisi de 1 milyon seyirciye ulaştıktan sonra seri bir fenomene dönüştü.

Kaça kadar gider?

- Murat Şeker: Aslında oyuncular devam konusunda daha istekli... Bense “Çakallarla Dans”ı devam ettirmek yerine yeni bir macera ve yeni bir örgütlenmeyi tercih ediyorum.

Türk sinemasında bu yıl bedensel engelli karakterler çok görüldü. Bu filmde de konuşamayan bir kız var. Sen niye böyle bir karakter yaratma gereği duydun?
- Murat Şeker: Tam da o sebeple. O kadar çok bedensel engelli filmi çıktı ki, onlara gönderme yaptık.

Bu arada siz Derya ile ne zaman ve nerede tanıştınız?
- Murat Şeker: Hastanede, Nejat’ın (İşler) başını beklerken sabahın bir köründe tanıştık. Çok moralimiz bozuktu, bambaşka bir ruh halindeydik. Sonra Nejat kurtuldu, mutlu olduk ve Derya’yı gündüz de göreyim dedim.

Ekibe yeni oyuncu dahil ederken en çok neye dikkat ediyorsun?

- Murat Şeker: Bizim için ekibimize dahil edeceğimiz insanın hayata bakışı, kişiliği çok önemli. Ben film çekmeyi beraber tatile çıkmak, kampa girmek gibi görüyorum. Yani herkesle olacak iş değil. Tabii ki Derya’nın anne ve baba referansları da önemliydi. Ferhan Şensoy’la Derya Baykal’ın kızı yani... Tanışıp ondaki o pozitif enerjiyi de görünce dedim ki Mihriban’ı buldum. Filmde annesini de Derya Baykal oynadı zaten.

SİNİRLENİNCE İÇİME FERHAN ŞENSOY KAÇIYOR
“Hastasıyız dede” diyor musunuz gene filmde?

- Murat Şeker: Az ama öz... Artık daha çok “Sıfır sıkıntı” diyoruz çünkü.

Niye “Sıfır Sıkıntı”?
- Murat Şeker: 12 Eylül ihtilalinde ben 7 yaşındaydım. 20 yaşına geldim, 1993 oldu... Madımak’tı, Uğur Mumcu’ydu... Sonra katliamlar başladı, Güneydoğu’da olaylar oldu. 1999’da deprem. “Milli beraberliğe ihtiyacımız olan şu günlerde” cümlesi gündemimizden kalkmadı gitti. Ben de artık bıktım, bari dedik filmin adını “Sıfır Sıkıntı” yapalım. Belki evrene pozitif bir enerji yollarım da 3-5 ay sıfır sıkıntılı bir dönem yaşarız!

Sakin misindir sen?

- Murat Şeker: Sakinim. Ama sinirlenince de fena sinirleniyorum.

En çok neye sinirleniyorsun peki?
- Murat Şeker: Saçmalıklara. İşini elinin ucuyla yapanlara, işini yaparken söylenen insanlara... Güeryüzlü servis yapmayan servis elemanına “Benimle bir problemin mi var?” demişliğim bile var.

Nejat’ın başında beklerken tanıştık

Derya, sen sinirli misindir?

- Derya Şensoy: Aslında sakinim ama belli bir nokta var, oraya gelince patlıyorum. Bir noktaya kadar Derya Baykal’lığımı koruyabiliyorum, o noktadan sonra içime Ferhan Şensoy kaçıyor (gülüyor).

Babana daha çok mu benziyorsun?
- Derya Şensoy: Bunu artık kabul ediyorum, evet.

Etmiyor muydun?

- Derya Şensoy: Fiziksel olarak anneme çok benzerim ama galiba pratikte babama daha çok benziyorum (gülüyor).

Annenden mi daha çok korkarsın, babandan mı?

- Derya Şensoy: Şimdi ikisinden de korkmam ama biz küçükken “kötü polis” annemdi. Anneyle çok didişir ve kavga ederdik. İzin alırken hep ondan izin alırdık falan. “Babanızdan izin alın” derse sevinirdik çünkü o bize kıyamazdı.

Murat sen Ferhan Şensoy’la tanışıyor musun?
- Murat Şeker: Tabii ki. Halı saha maçlarımız vardı. O benim rakip takımımın kaptanıydı. O kadar iyi ve iddialı oynuyorduk ki halı sahada 2-1 biten maçlarımız vardı bizim. İki iyi takım olduğunda gol gelmiyor malum...

İŞARET DİLİNİ ÖĞRENMEM GEREKTİ
Derya, bu senin ilk sinema filmin. Rolü neden kabul ettin?
- Derya Şensoy: Mihriban’ı ve sürprizlerle dolu hikayesini çok sevdim. Murat’ı zaten çok seviyorum. Neden olmasın dedim.

Nasıl hazırlandın role peki? İşaret dili öğrenmen gerekmiştir herhalde...
- Derya Şensoy: Evet, bütün işaretleri olmasa da filmdeki repliklerimi öğrenmam gerekti önce...

Küçükken de oyuncu olmak istiyor muydun?
- Derya Şensoy: Hep tiyatroda olduğumuz için zaten başka bir seçenek yokmuş gibiydi. Anne ve baba sürekli orada, biz sürekli kuliste. Onlar sahnede oynuyor, biz aşağıda aynısını yapıyoruz.

Peki senin kariyerini şekillendiren en önemli özelliğin ne?
- Derya Şensoy: Çok disiplinli olmam herhalde...

Öyle mi?
- Murat Şeker: Öyle. Zaten ben öyle olmadığını görsem, çakallık yapıp kibarca “olmuyor” derdim.

Bu filmden sonra Derya’nın hayatında ne gibi değişiklikler olacak sence?

- Murat Şeker: Derya sinema kariyerine iyi bir başlangıç yapıyor. Gerisi artık kendisinin bileceği iş. “Aşk Tutulması”nda Fahriye Evcen’le çalışmıştık. “Aşk Geliyorum Demez”de Bergüzar Korel vardı. Sonra Tuba Ünsal. Ve hepsi ok gibi fırladı kariyerlerinde. O yüzden, bana sorarsanız Derya’nın da önü açık.

Peki ikinize de soruyorum şimdi; Derya’yı niye izlesinler? Yeteneği için mi, güzelliği için mi, anne baba ismi için mi? Hangisi ön plana çıkıyor?
- Murat Şeker: Bence bunların hepsi birer sebep ama bence filmin en güzel yüzü olduğu için. “Çakallarla Dans çok erkek filmi” diye eleştiri alıyorduk. Şimdi gayet güzel bir kızımız var. Derya Baykal gibi yıllarını tiyatroya vermiş biri da uzun zaman sonra film setlerinde. Filmi izleyenler niye bu ikiliyle çalıştığımızı anlayacaklar. Filmimizi dış güzellikten öte konsept ve öykü olarak güzelleştirdiler.

Sence Derya? Sen hangisini ön plana çıkarmak istiyorsun?
- Derya Şensoy: Bence kimseyi çok yakışıklı veya çok güzel diye izlemesinler. Güzel olanlar zaten podyumdalar, o başka bir iş.

Oyunculukta güzellik önemli değil mi yani? Mankenler, güzellik kraliçeleri de oyunculukta başarılı olabiliyor.

- Murat Şeker: Ama kaçı kalıcı oluyor? Benim annem dizi uzmanıdır, ne tutar, ne tutmaz bilir. Bir gün bir yapımcıyla sohbet ediyordu, “Ya kız güzel ama hiç oyun yapamıyor, o dizi tutmaz” dedi. Bozuldu yapımcı. Nitekim dört bölüm sonra dizi yayından kaldırıldı.

Nejat’ın başında beklerken tanıştık

AŞKIN TANIMINI YAPAN VARSA BANA DA SÖYLESİN
Murat “Filmin içine aşk koyduk” dedi. Aşkın tanımını nasıl yaparsın?
- Derya Şensoy: Bilmiyorum, aşkın tanımını yapamam yani. Yapan varsa bana da söylesin.

Filmden yola çıksan...

- Derya Şensoy: Aşk engel tanımaz dermişim (gülüyor). Bilemiyorum yani, yapamam.

Murat, sen ne diyeceksin bu konuda?
- Murat Şeker: Bizler, yaşı 40 civarı olanlar, bir değişim yaşadık. Lisedeyken bir slow dans yaptığında 6 ay çıkıyordun zaten. Biz eziktik yani.
- Derya Şensoy: Şimdi slow dans diye bir şey yok zaten.
- Murat Şeker: Ben o eziklikten gelen birisi olarak yeni neslin bu dışa vurumcu tavrından şikayetçi değilim. Sadece abartmamaları yönünde bir telkinim olabilir. Biz çok eziktik, onlar çok rahat, arasında bir yerde buluşulursa sıkıntı olmaz diye düşünüyorum. Aşk tüketim nesnesine dönüştü günümüzde.

Sosyal medyayla aran nasıl Derya?

- Derya Şensoy: İçindeyim. Biz sosyel medyayla büyüdük, telefonla yaşıyoruz.

Sosyal medyada “ünlü ya hadi saldıralım” modu var. Bu konuyla ilgili bir şeyler söyler misin?

- Derya Şensoy: Valla artık söyleyeceğim hiçbir şeyim kalmadı. Sosyal medya beni çok yordu aslında. Bir haber çıkıyor, bir anda çığ gibi büyüyor, yorum yağıyor. Eskiden yorumları anlamaya çalışıyordum, “insanlar eleştiriyorlar, bu onların hakkı” diyordum ama eleştirinin ötesine geçtiler artık. Küfür, hakaret... Oyuncuyum diye kimsenin benim özel hayatıma, ne giydiğime, ne yediğime, ne içtiğime bu kadar da karışma hakkı yok ama herkes bunu kendisine hak görüyor. Sınırı geçenleri engelliyorum artık.

BERKAY OLAYI MAHKEMEDE
Berkay olayıyla ilgili ne söyleyeceksin.

- Derya Şensoy: O konu mahkemede. İnsanların ağzı torba değil ki büzesin. Sosyal medyadaki adamı da susturamıyorsun, sanatçı dediğin adamı da...

Hiç psikolojik yardım aldığın oldu mu?
- Derya Şensoy: Oldu evet. Hâlâ da devam ediyorum.
- Murat Şeker: Fikir ve konuşma özgürlüğü konusunda zorlanan, hâlâ bazı konularda baskı altında tutulan bir toplum olduğumuzdan, sosyal medyadaki özgürlüğü abarttık. insanlar özgürlüğün ne olmadığını bilmediği için ifade özgürlüğünü hakaret özgürlüğü olarak görüyorlar!

Nejat’ın başında beklerken tanıştık

Haberin Devamı

İLKER’DE DİKKAT BOZUKLUĞU OLMASINDAN ENDİŞELİYİM
Murat, merak ediyorum İlker Ayrık değişti mi bu “Çakallarla Dans” sürecinde? Çünkü o kadar farklı işler yapmaya başladı ki, hızına yetişilmiyor.
- Murat Şeker: En önemli değişimi zayıflaması. İlk “Çakallarla Dans”ı seyret, şu ankiyle arasında 15 kilo fark var. Çok yoğun çalışan insanların dikkat bozukluğu problemi oluyor. Şu an İlker’de o yok ama oluşursa diye endişeliyim. Çünkü o da film çekecek ve yönetmenlik tam konsantrasyon gerektirir. İnşallah en azından film süresince bunun travmasını yaşamaz. Ama dediğim gibi ben İlker’in bütün o gelişimlerinin sonsuz destekçisiyim, çünkü birçok oyuncunun yapmadığı bir şeyi yapıyor. Kazandığı şeyleri sanatına yatırıyor. Tiyatro da yapıyor zaten, kendi tiyatrosu var: Pervasız Tiyatro.

Senin birlikte çalıştığın oyuncuların hepsi yoğun aslında. Peki bu insanların özel hayatları ne oluyor Murat?

- Murat Şeker: Özel hayatları yok. Profesyonellik bunu gerektiriyor. Ama yakın çevremiz bundan şikayetçi. Yeni tanıyanlar beni egosantrik buluyor, oysa ben sinemasantirikim.

Derya, Murat’ın özel hayatın ikinci plana atılmasıyla ilgili sözleri seni korkutuyor mu?
- Derya Şensoy: Yoo, ben zaten öyle büyüdüm. Annemle babam da biz küçükken çok çalışırlardı, hatta hep turnedeydiler. Hep çalışmak lazım gibi bir psikolojiyle büyüdüğüm için korkutmuyor.

Özel hayat hep ikinci planda mıdır yani? İş mi, aşk mı?
- Derya Şensoy: Yoo, ikisini bir arada yürütmek mümkün. Yeter ki gerekli özveri gösterilsin. Ben yürütürüm yani.
- Murat Şeker: Başarı dediğimiz mertebeye ulaşanların arkasında müthiş bir özveri ve çok çalışma var. Ama yeni nesil işin sadece ödülüyle, sonucuyla ilgileniyor, o süreçle ilgilenmiyor ne yazık ki...

Hangi sonuçtan söz ediyorsun?
- İşte Kıvanç Tatlıtuğ bölüm başına şu kadar alıyor, bilmem kim bu kadar alıyor falan... Ya yedek kulübesinde oturan futbolcu bile Türkiye’nin en popüler oyuncusundan daha çok kazanıyor! Yine de bizim sektördekiler günah keçisi gibi en öne itiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları