Paylaş
* Çok küçük yaşta piyanonun üzerine çıkıp tuşlara vurmaya başlamışsın.
- Evet, piyanoyla haşır neşir olmaya başladığımda 2,5-3 yaşlarındaydım. Boyum yetmiyordu beni kaldırıp üzerine çıkarıyorlardı. 4 yaşında da konsere çıktım.
* 4 yaşında konser verdin ve hayatında hep müzik oldu. Hiç başka bir şey yapmak istemedin mi?
- Hava Kuvvetleri’nde pilot olmak istiyordum, ama olamadım.
* Anne ve babanın müzikle yakınlığını konuşalım...
- Anne 100 sopranonun birinde olan lirik soprano... Zamanında en iyi hocalardan ders almış. Keman ve piyano çalıyor ayrıca. Babam da keman ve piyano çalar. E tabii onlardan belli bir şeyler aktarıyor genler.
* Aileden sana geçen en önemli öğreti?
- Bizim ailede en büyük prensip, eğitimsiz hiçbir şey yapmamaktır.
* Alaylı olunmaz mı hiçbir meslekte?
- Genetik harikalar başka şeydir. Fakat şarkı söylüyorsan, sonuçta bir notaya bakıp söylemen lazım. Olmaz başka türlü. İnsanlar kabiliyetim var, her şeyi yaparım zannediyor. Ama bizim sınırlarımızın dışına çıktığında hiçbir şey bilmemenin acısını çok yaşıyorsun. Eğitim şart.
* Başka ne şart?
- Müzikle uğraşan insan mutlaka bir enstrümanı iyi bilmek zorunda. Hayranlıkla izlediğimiz şarkıcıların geçmişine bakın, orada çalmıştır burada çalmıştır. İşte Madonna... Geçmişinde gitar çalmış bir barda.
* Megastar Tarkan. Süperstar Ajda Pekkan. Onlar enstrüman çalmıyor ama...
- Tarkan’ın bir ayrıcalığı, bir eğitimi var. Her zaman söylerim, Ajda Pekkan da Türkiye’deki en iyi yorumcudur. İstisnalar kaideyi bozmaz.
* Dinledin mi Türk sanat müziği albümünü?
- Hayır.
* Peki batı müziği söylerken Türk sanat müziği söylemesini, destek vermesini nasıl değerlendiriyorsun?
- Herkes istediği şeyi yapabilir. Yakışıp yakışmadığına dinleyenlerin karar vermesi lazım. Müzik adamlarının bu yakışmamış, bu yakışmış demelerini doğru bulmuyorum. Emeğe saygı duymak gerek.
1 AY YEMEK CEZASI ALMAK HAYATIN EN ACI ŞEYİ
* Peki başa dönelim yine... 4 yaşında sahneye çıktıktan sonra nasıl şekillendi hayatın? Günde kaç saat geçirdin piyano başında?
- Valla gün geldi 12 saat, gün geldi 16 saat...
* Bu nasıl bir çalışma aşkı? Yoksa disiplin mi desek?
- Disiplin çok değişik bir kavram. Bizim anladığımız anlamda kapıyı çok yavaş kapat, otur, kalk gibi bir şey değil. Her şey zamanı çok iyi kullanmak, yaptığın işe konsantre olmakla ilgili. Bir çocuk bir saat sıkı piyano çalışıp, 10 dakika piyanonun altında yerde oyuncaklarla oynayabilir. Ben hep disiplinli ve dakiktim, zamanı ayarlamayı bildim.
* Arada kuralların dışında çıktığın olmadı mı?
- Oldu. Ben bir ay yemek cezası aldım. O ne demek biliyor musun? Hayatın en acı şeyi.
* Neden verdiler o cezayı?
- Bizim ailede birlikte yemek yemek ritüeldir. Bir gün sofraya oturulmadan masadan köfte alıp yemişim. Babam bunu öğrenince ayağa kalktı, bana döndü “Evladım” dedi, “bizimle beraber değil başka masada yemek yiyeceksin”... Bir ay masaya almadılar beni. Cezanın bittiği gün annem babam geldi, “Buyur oğlum masamıza” dedi. Babam bana oyuncakların en iyisini alırdı, bütün oyuncakçılara götürürdü. Her konserden sonra bir oyuncak gelirdi. Ama yeri gelince ceza da verirdi. Şımarık olmadım. O dengeyi çok iyi kurdular.
HAYATIMDA BİR KEZ OLSUN DAĞITMADIM
* Garo Mafyan deyince hep çalışmaktan, işten güçten bahsediyoruz. Hiç eğlenmez misin sen?
- Garo Mafyan kadar keyfine düşkün adam sayısı çok azdır.
* Ne yaparsın eğlenmek için?
- Bekarlık yıllarımızda arkadaşlarımızla buluşmak, yemeğe gitmek, sinemaya ya da tiyatroya gitmek, hayatımızın en güzel şeyiydi. Şimdi bunlara eşimle, çocuğumla, torunumla beraber olmak eklendi.
* Hiç dağıttın mı şu hayatta? Hani felekten bir gece çaldın mı?
- Hiç. Niye dağıtacağım ki? Böyle çok mutluyum.
* Aslında dakikliğin pek de önemli olmadığı bir sektörde çalışıyorsun. Sinirlerine nasıl hakim olabildin bunca sene?
- Doğru, müzik sektöründe “Hadi baba, dün akşam çok geç yattık, geç başlayalım anlayışı” var. Ama bana karşı hep farklı oldular.
* Korkarlar mı senden?
- Saygıyla korkuyu karıştırmamak lazım. Sayarlar diyelim.
BARIŞ MANÇO RÜYASINDA GÖRDÜGÜNÜ MÜZİĞE AKTARIRDI
* İlhan İrem, “Benimle çalışmaya cesaret eden tek aranjör” demiş senin için...
- İlhan nezaket göstermiş sağ olsun, gerçekte onunla çalışmak çok büyük keyiftir. Çünkü hissettiğini aktarır, hislerini anlatır. Barış Manço da onun gibiydi.
* Nasıl yani?
- O da “Hocam dün şu rüyayı gördüm, şunu şöyle yapalım, bunu böyle yapalım” diye gelirdi.
* Garo Mafyan’ı şöhrete kavuşturan dönüm noktası sence ne?
- İstanbul Gelişim’in kuruluşu...
* Var mı enteresan anın o yıllardan?
- Gloria Gaynor geldi Çeşme Festivali’ne. Akşam yemek yedik, ertesi gün de çalacağız. “Notalar” dedim. Yok! “Kaset var mı” dedim, “var” dediler. “Notaları yazmak için sabah odana geliyorum” dedim. 8’de kapısını çaldım. O zamanlar Morris diye bir adam var yanında, sevgilisi herhalde. 1.5 saat çalıştık, notaları çıkardım, sonra prova yaptık ve akşam da çaldık. Ardından bana bir telefon, Gloria Gaynor dünya turnesine benim de gitmemi istiyormuş. 17 yıl sonra Park Orman’da tekrar birlikte çaldık.
* İstanbul Gelişim ne oldu?
- Artık misyonu bitti. Ben de İzmir’e yerleştim.
EŞİMLE BENİ AJDA PEKKAN TANIŞTIRDI
* Neden İzmir’de yaşıyorsun?
- Eşim İzmirli. Sonra ben İzmir’den kız alınca benim kızımı da bir İzmirli aldı, torun oldu. Derken İzmir’e yerleşmiş olduk işte...
* Allah bozmasın, mutlu bir evliliğin var. Eşinden bahseder misin biraz, nasıl tanıştınız?
- Eşim Gülyüz balerin ve mankendi. Bizi tanıştıran da Ajda Pekkan’dır. Ajda bir gün Meryem Ana’ya gitmek istedi. Hep birlikte gittik. Sonra arkadaşlığımız başladı. Evlenmeye karar verdiğimde ise direkt Ayla Algan’ın evine gittim, “Gülyüz’ü isteyeceğiz” dedim. Koltuktan düştü! “Sakin ol, otur bir bira içelim” dedi. Bana çok yardımcı oldu. Ayla ve Ajda’nın hakkını yiyemem.
* Sen gece çalışıyorsun, şehir dışına gittiğin zamanlar oluyor, evliliği yürütmek zor olmadı mı?
- Ben gece 5’te eve geliyordum, üç saat sonra kahvaltıda eşim ve kızımla olmaya çalışıyordum. Eşim gerçekten çok fedakarlık yaptı. Ben de hiç suistimal etmedim ama... Anne babamın bir sözü vardı; “Hayatının sonuna kadar aynı yastığa baş koyacağına inandığın insanla evlen” derlerdi. Ben çok mutlu beraberliği olan bir anne babanın çocuğu olarak bunu çok iyi anladım ve uyguladım.
* Hiç kıskançlık kavgaları çıkmadı mı peki?
- Bugüne dek kimseyle aramda bir dedikodu çıkmadı ki... Ben gece bir solistle çalışmaya gideceğim diyelim, hemen eşimi arar, “Atla gel” derdim. Birlikte eğlenmeyi bilen bir çiftiz. İnsanlar kendine yakışanı yaptığı sürece hiçbir şey olmaz.
MÜZİK SEKTÖRÜ YENİ İSİM ÇIKARAMIYOR
* Sen de bir dönem “Popstar”da jüri üyeliği yaptın. Müzik yarışmalarını nasıl değerlendiriyorsun?
- “Popstar”, içinde müzik de olan bir televizyon şovu... Şov kısmı jüridedir. Jüri ne kadar kuvvetliyse, işin şov kısmı da o kadar kuvvetli olur. İbrahim Tatlıses programda tempo düştüğünde bize döner “Ben şimdi bağıracağım, korkmayın” derdi.
* Bu yarışmaların sektöre faydaları oluyor mu?
- Çok iyi sesler çıkıyor aslında... O şarkıcıların kendilerini gösterebileceği yerler olsa, yarışmanın faydası olacak. Ama müzik piyasası ne yazık ki bir kısır döngü içinde, 20-25 kişi etrafında dönüyor.
* Müzik nasıl değişti yıllar içinde?
- Duygular değişti, yavaşça yok oldu. Vicdan ortadan kalktı, vefa kalmadı.
* En son ne zaman bir albüm için müzik yaptın?
- 10 yıl oldu. MSG başkanı olduğum için artık hiçbir şey yapmam, bunu etik bulmuyorum. Böyle bir müzik kurulunun başındayken herhangi bir yapımcıyla angajmana girmek bana ters geliyor.
* Yeni nesil aranjörleri nasıl buluyorsun?
- Ben onları ikiye ayırıyorum. Müziği bilenler, bilgisayarı bilenler. İyi bir aranjörsen çok iyi müzik bilmek zorundasın. Teknoloji sana araç olarak veriliyor, onu amaç olarak kullanmaman lazım.
TELİF KONUSUNDA HEDEFİMİZ DÜNYA STANDARTLARI
* Geldik MSG’ye. Kaç yıllık bir meslek birliği?
- Dokuz yıl oldu kurulalı ve ben en başından beri başkanlığını yapıyorum.
* Zor bir koltuk mu peki? Özellikle ilk zamanları bayağı fırtınalıydı...
- Telif gibi, hak koruma gibi ciddi meseleler işin içine girince yükün artıyor haliyle... Bir de insanlar doğruluk dürüstlük kavramlarını unutmuş. İşini yapana kadar herkese her söz veriliyor, iş bitince hepsi unutuluyor. İnsanın hayatta net bir tavrı olmalı.
* Eser sahiplerinin neden iki tane meslek birliği var, MESAM ve MSG niye ayrı ayrı yoluna devam ediyor?
- Zamanında sadece MESAM vardı, sonra MESAM’dan memnun olmayanlar MSG’yi kurdu. Ve bence çok da iyi oldu.
* Birleşecekler mi peki, var mı böyle bir plan?
- Şimdilik öyle bir plan yok. Alternatif olmalı zaten, rekabet iyidir.
* Neden MESAM’ı değil de MSG’yi seçsinler insanlar?
- Yapısıyla alakalı bir şey. MSG şu anda benim için bir nazar boncuğu gibi. Şunu söylemekten büyük onur ve mutluluk duyarım: Her şeyin hesabı kitabı en doğru biçimde yapılıyor burada. Türkiye’deki şartları dünya standartlarına getirmeye çalışıyoruz.
* Üyelerle en çok hangi konularda çatışma yaşıyorsunuz?
- İki tane grup var. İlki para kazandığı halde “Bu para bana yetmiyor” diyenler. Açıkçası bu bana tuhaf geliyor çünkü bu kurumun başındaki adamın minimum 1400 eseri ve 4-5 bin aranjmanı var. Bu adam kendi hakkını savunamaza zaten burada oturmaz.
* Diğer grup kim? İki grup var dedin.
- Diğer grup da telif çıkmasına rağmen mutlu olmayanlar. Müzisyenlerin en büyük sorunu fazla geyik yapmak. Aralarında konuşacaklarına beni arasınlar, gerçekleri öğrensinler. Garo Mafyan’ın telefonu çaldığında mutlaka kendi çıkar. Kapalıysa uçaktayımdır. Her hafta İzmir’den buraya gelmekten canım çıkıyor ama büyük bir keyifle yapıyorum bu işi. Derdim para pul değil., çok afedersin hayatımın sonuna kadar bütün sülaleme rahat bir hayat yaşatabilecek durumdayım. Burada sadece işimi sevdiğim için varım.
* 10 yıl sonra kendini nerede, ne yaparken hayal ediyorsun?
- Ülkemi çok seviyorum. Bugüne dek vakit olmadı, belki ileride kapsamlı bir Türkiye turu yapar, bütün kıyıları gezerim. Eşim, kızım ve torunumla tabii.
CUMA GÜNLERİ NAMAZ VE HUTBE CANLI YAYINLANMALI
* Müslüman bir ülkede Hıristiyan olmanın zorluklarını yaşadın mı?
- Hayır. Ne eskiden ne de şimdi...
* “Cuma günleri namaz ve hutbe televizyondan canlı yayınlansın” da demişsin...
- Tabii ki dedim. Bizde pazar ayinleri, gidemeyenler için televizyondan canlı yayınlanır. İnsanlar oturur televizyonda pazar ayinini seyredip duasını eder. Cuma namazları da böyle olabilir bence. Camiye gidemeyenler için yani...
DİN, DİL, CİNS, IRK AYRIMI YAPMAM
* Türkiyeli açılımına ne diyorsun? Sen Türküm mü diyorsun, Ermenİyim mi diyorsun yoksa Ermeni asıllı Türküm mü?
- Ben Ermeni asıllı, dini Hıristiyan olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak askerlik yaptım, vergimi ödüyorum, bu ülkede yaşıyorum, bu ülkede evlendim, çok şükür sabıkam yok. Müzikte dil, din, cins, ırk ayrımı yapılmaz. Bunu ben hayatımın tamamında düstur edindim.
* Peki okulda andını okurken “Türküm doğruyum” demekten rahatsız oluyor muydun?
- Ya niye olayım? Ne için? Her şeyi o günkü şartlar ve gerekçeleri içinde değerlendirmek lazım.
Paylaş