MİKADER’e Tarkan öpücüğü

Onun küçüklüğünden kalma bir inancı var; babaannesi “Hayallerinin peşinden git, inan ve çabala, bir gün mutlaka gerçekleşirler” demiş, o da her zaman hayal kurmuş, inanmış ve çabalamış.

Sevgili Nesrin Ercan’dan bahsediyorum.

Kurduğu hayaller Türkiye’nin önemli sanatçılarının kimsesiz çocuklar için tek yürek olmasını sağladı.

Minik Kalpler Derneği’nin (MİKADER) yararına sahne alan sanatçılara her geçen gün bir yenisi eklendi.

Ve en son pazar gecesi Çırağan’daki yardım gecesinde Tarkan vardı.

Behzat Gerçeker ve ENBE Orkestrası’nın güzel müziklerinin ardından Rafi Portakal eline mikrofonu alarak farklı illerdeki çocuk yuvaları için bağış toplanmasını sağladı.

Ardından Tarkan sahnedeydi.

Onu uzun zamandır izlememişim.

Merak etmiyorum desem koca bir yalan söylemiş olurum.

Konser öncesinde şifresini sadece menajeri Uygar’ın bildiği özel kapılardan geçip, sıra sıra korumaları aşıp Tarkan’ın kulisine gidiyorum.

İki yıl önce ıspanya’daki konseri sonrasında röportaj yaptığım Lenny Kravitz’in kulisine giderken bile bu kadar engel aşmamıştım.

Hoşuma gidiyor, bizim starımız böyle olur işte diyorum.

Kısa bir şort ve atletle, en tatlı haliyle beni karşılayan Tarkan da en az salondakiler kadar heyecanlı... “Uzun zamandır böyle bir gecede sahneye çıkmamıştım, umarım çocuklar adına güzel bir şey yaparım” diyor.

Öyle içten söylüyor ki bunları, kesinlikle onu rahatlatmam lazım diye düşünüyorum, “Gece çok güzel olacak, ortam süper, içeride herkes sabırsızlıkla seni bekliyor” diyorum.

Yüzü, o güzel gözlerinin içi gülüyor.

Yıllar da geçse, mega star da olsan o heyecan ve tedirginlik bitmiyor demek ki.

Zaten belki de büyük isimleri büyük yapan da işte hiç eksilmeyen o heyecanları.

Ve Tarkan sahnede (O sahnedeyken ben de Tarkan hayranlarına müjdeyi vereyim: Merakla beklenen Tarkan albümü 2010’un ilk yarısında piyasaya çıkmış olacak).

Çırağan’ın balo salonunda, MİKADER’e bağış yapmak için bir arada bulunan İstanbul’un önde gelen isimleri sahneye kilitlenmiş.

Önce herkes yerinde oturuyor.

Sonra içinde oynak motifler olan şarkılar başlıyor.

Ve bir bakıyorum salonun yarısı sahnenin önünde dans etmekte.

Bu kıvrak ritme uygun dans etme işinin Türk insanının hamurunda olduğu bir gerçek.

Sesi zaten büyülü, ama sahnesi de dansı, ışığı, dekoru ve orkestrasıyla şahane.

Finalde Türk sanat müziği şarkılarıyla müthiş gece sona eriyor.

Diğer tüm MİKADER üyeleri gibi ben de dört köşeyim.

MİKADER’in atakları kimlerle devam edecek, Nesrin Abla bir sonraki adımda ne hayaller kuracak merak ediyorum doğrusu.

Yaptıklarını ve yapabileceklerini düşününce şimdiden heyecanlanıyorum.

Sinemada mısır fiyatına tepki

Geçenlerde sinemalarda bilet fiyatları düşürülmeli diye yazmıştım.

Okurlar bilet fiyatları kadar mısır fiyatlarından da şikayetçi olduklarını yazdılar. Mısır da almayıversinler demeyin.

Sinema, mısır ve kola vazgeçilmez bir üçlü.

Hadi insan kendini frenledi diyelim (ki o bile zor), ya çocuklar?

Filme değil mısıra gidenleri var içlerinde. Nasıl hayır dersiniz?

Ebru Algül, üç çocuğuyla filme gittiğinde yaşadıklarını şöyle anlatmış: “Emek vardır, sinemada izlemek gerekir diyerek ailece gidilebilecek filmleri sinemada izlemeyi tercih edip, 50 küsur lira bilet parası ödüyoruz. Hadi o tamam ama mısır parası koyuyor bize. Kilosu bilemediniz 2 lira olan mısırın paketine 11 lira ödüyor, bir 50 lira da mısıra vermiş oluyor ve sinemadan soğuyoruz.”

Gördüğünüz gibi sadece bilet değil, mısır fiyatları da izleyici kaçırıyor. Sinema salonları daha fazla izleyici istiyorlarsa insaflı olmalılar. Fiyatları düşürecek salonları buradan okurlara duyurmaya hazırım.
Yazarın Tüm Yazıları